27 Şubat 2008 Çarşamba

ÇİLEKLİ MİM, ZAMANDA YOLCULUK

Yeni blogdaşım Çileklisüt sobelemişti beni geçtiğimiz gün. Şimdi oyuna katılma zamanı geldiiii.

"Zamanda yolculuk olsaydı hangi tarihe gitmek isterdin?"

Çok alternatif var aklımda, birini seçecek olursam, Osmanlı döneminin en şaşalı döneminde yaşamak isterdim. 3 kıtaya hakim olunan bir dönem var ya işte o zaman.

Yaşayacağım mekanında Dolmabahçe yada Topkapı Sarayı olması hiçte fena
olmazdı:)
Sarayda bir sultan:) Aymen Sultan ve paticiği Tiger. Hele kıyafetleri bir başka ihtişamlı oluyor. Şöyle sırma işlemeli ince kadifemsi yerlere kadar uzanan bir kaftan, altında da ipekten giysiler. Kamusal alan olduğu için:)
öylesine başa alınmış ince şifon renkli parlak örtüler:)

Sonra nasıl olsa saray geniş, blogdaşlarımı davet edebileceğim enfes bir musiki ziyafeti ardından Osmanlı mutfağının leziz tadlarının yer alacağı bir organizeye ne dersiniz :) Çileklisüt senin şeref konuğu olman hasebiyle en yukardaki tahtı rezerve yaptım ona göre :)

Bu linki tıklayarak Topkapı Saray'ında gezinti yapabilirsiniz.
http://www.360tr.com/topkapi/index.htm

Yaz sıcaklarını rahat geçirmek maksatlı, saray ahalisiyle birlikte kayıklarla seyahat edip adalara göç etmek, o dönemin mistik havasıyla panaromik görüntü eşliğinde faytonlarla gezinti pekte hoş olurdu:)

Kimi sobeleyeceğime karar veremedim. Fikri olan var ise lütfen üzerine alınsın yoksa, zaten yapacak şey yok demektir :)

25 Şubat 2008 Pazartesi

KUTU KUTU PENSE

Kutucuklarım var benim, atmaya kıyamadıklarımı istiflediğim. Kapağını bile açmadan öylece kalakalırlar yıllarca dolabın içinde, kilerde, yatağın altında, orda burda. İçlerinde yılların birikintisi, anları ve anıları çağrıştıran eşyaların olduğu renkli kağıtlarla kaplanmış kutucuklarım...
Bazen dalarım içlerine, tek tek incelerim ilk defa görüyormuşum gibi, miyadı dolanları gözden çıkarırım, kıyamadıklarım kalır, birikir, yığılır...

Pazar günü periyodik oda temizliğini biraz derinleştirince açtım kutucuklardan birini. Kimine gülümseyerek baktım, kimine hüzünlendim, kimini hatırlamak istemedim, kimine dokunmak bile gelmedi içimden.

İçinde kokulu yaprakların barındırdığı sandukçayı açtım önce, üzerinde siyah beyaz eski İstanbul resmi vardı, hüzünlendim epeyce..

Takma kirpiklere rastladım :) yok canım öyle gözlerinizi açmayın kocaman :))) Bir zamanlar sahnelerdeyken ben :) kullanmam gerekti. Ç. Tiyatrosunda yer aldığım bir oyundan kalma hatıra. Bir çift siyah uzun kirpik, bir daha kullanmayacağımı bilsemde kıyamadığım. Bir garip oldum, alkışları duydum sanki yeniden...

Kullandığım ajandaları atamama hastalığıma gülümsedim. Ajandaları karıştırdım, geçmiş günlere gittim notlara baktım şöyle bi. Yine gözden çıkaramadım yerleştirdim yerine. Nereye kadar biriktirecem onları bilmiyorum :)) Çöp ev diye haberim çıkarsa şaşırmayın sakın.

Kamu Maliyesi kitabıma bile kıyamamışım buyrun burdan yakın, ne işime yarayacaksa :)) Neyse kalsın biraz daha, henüz yeşillenmediğine göre küflenmemiş demektir, kokmuyodu da :))

İlk cep telefonum hala duruyor. 1996 yılında bir teknoloji harikası gözüyle bakılan cep telefonum dana kadarmış meğer:))) Bi ara resmini çekip sergilemek istiyorum. Çalışıyormu acaba hala :) Bunu hiç atacağımı zannetmiyorum bakmayın öylee :))

Liste epeyce bir uzayıp gidiyor, bu defa hiç bişey atamadım, eleyemedim, yaşlanıyormuyum ne :))))

22 Şubat 2008 Cuma

TIGER'IN BALIKLARI, BALIKLARIN TIGER'I


Tiger'ın yalnızlığını paylaşacağı bir arkadaş edinme projesi hala gündemde. Yalnız başka tür arkadaşlarının da olması onun yaşama sevincine katkıda bulunur düşüncesiyle balık aldım hediye olarak. Çok mutlu oldu ve olayı meee leyerek kutladı.

Resimde oynamaktan yorulup nöbet pozisyonuna geçtiği an görüntüleniyor. Oynarken görüntüleyemedim onu. Ya balık ekrandan kayboluyor Tiger bakıyor, ya Tiger bakmıyor balık ekranda, ikisi bir araya geliyor flash patlamıyor, flash patlıyor resim bembeyaz :) Buna da şükür.
Dijital Cameram bana veda etmek üzere resimdende anlaşılacağı üzere.

İlk gördüğünde Tiger donakaldı. Bir süre yaklaşamadı balıklara. Adım adım yaklaştı ve burnunu suya batırdı ürktü kaçtı. Ödlek patim benim. Balıkların yem paketini buldu sonra elinden zor aldım:) Halının üzerinde park edilmiş kocaman terlikler benim:)) amanınnn burdan daha büyük görünüyo :))
Dün hava çok soğuktu ve isten simsiyah olmuş bir kedinin bir oraya bir buraya koştuğunu görünce aç olduğunu düşündüm. Bugün Tiger'ın mamasından sokak kedileri için ayırıp karşı kaldırımdaki ağacın dibine koydum. Tiger'ın bir gün önce koyduğum ve bir gün sonra bayatladı diye yemediği kuru mamayı sokak kedileri yalayıp yutmuşlardı bir anda. Artık yemeklerin veya ekmeklerin de ıslatılıp, plastik tabaklarda uygun yerlere bırakılması sokakta yaşayan hayvanlar için özellikle kış mevsiminde çok önemli. Duyarlılık gösterebilecekler için hatırlatmak istedim.

18 Şubat 2008 Pazartesi

ÇEKİRGENİN İKİNCİ SIÇRAYIŞI


Eyvah.. Yedim cezayı, polis amcam harıl harıl ha bire yazıyor, yazdı bile, koş bakalım koş koş bak hala sallanıyo...
-Şeyy merhaba ee ben, burası yasakmıydı, he he hü hi hmm (görüyorum da durumu bide siz özetlermisiniz)

-Görmüyormusun hanfendi otobüs durağına girmişsiniz resmen (bi de açıklama bekliyo tövbe tövbee)

-Hönk.. ya evet hemen şuracıkta valilikte iki dk işim vardı daa hi ho hi ho bennn pek bilmiyorum buraları aslında zorunda kaldım...(herşeyin farkındayım ama bişey yapabilirmiyiz ki)

-Bilmiyormusunuz, her 34 plakaya bilmiyo muamelesi yaparsak ohooo (yemiyorum haberin olsun)
-Haklısınız aaa.. çok kısa sürdü, epeyde dolandım da, uzaklaşıyordum da, da da (daha uzatsam faydası olurmu)

-Peki peki hadi bakalım size iyi yolculuklar (bu defa affedeyim bari pek işsiz gördüm seni, paranda yoktur senin şimdiii hadi hadeeeee)
-Teşekkürlerrr ( hadi yine atlattık bakalım oh oh, cezalar kaça çıktı acep:)

Çekirge bu defa da sıçradı, karikatürü görünce kendimden utanmadım desem yalan olur:)
Karikatür: http://www.garantikomik.com'dan alınmıştır

15 Şubat 2008 Cuma

TEKNOLOJİYLE YİNE BAŞIM DERTTE


Geçen akşam Facebook'un azizliğine uğradım. Facebook'u abartanlardan değilim. Uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaş ile muhabbetin belini kırdık epeyce. Sonra ne mi oldu? Bloke oldum. Haydaaa millet inim inim inletir bu siteyi, ben seyrek aralıklarla bi bakar çıkarım, kabak yine benim başıma patladı. Nezaketle! bildirilen bloke mesajından anladım ki aşırı mesaj iletişiminden kaynaklanmış. Belki bir kaç gün, belki bir kaç ay kimbilir belkide hiç düzelmeyebilirmiş yani kibarca keyfim gelirse izin veririm diyor facebook. Zor bişey değil yeniden üye olmakta, hani yapılan davranış çirkin :)))) alındım valla...

HB&CS&SBC isimli banka kredi kartımı yıllardır iptal etmek istememe rağmen, ısrarla telefonuma ha bire kart sabit ücreti, asgari ödeme ücreti mesajları gelmekte. Ödemiyorum, ödemeyceğim, kullanmıyorum, kullanmayacağım düşüncelerimi defaten iletmeme rağmen kart öyle yada böyle hala cüzdanımda diğerlerinin arasında yerini korumakta. Bugün artık yeterrrr deyip aradım 444...... güç bela ulaştığım customer service bölümünde telefonu açma şansızlığına erişen şahsı fırçaladım bir güzel , iyi de geldi:)) Bad sesimi duyunca kartımı sonunda kapatmaya karar verdiler, yıllardır biriken kullanmadığım kartın, kart ücretinide iptal edecekler!!!!. Bankalardan kredi kartı alırken ayıla bayıla gösterdikleri ilgiye ve kolaylığa, hatta neredeyse kartı kapı altından fırlatıp giderlerken, her nedense benzer duyarlılığa kartı iade ederken rastlanamıyor. Benzer durum yaşayanlara duyrulur.

Paramatik kartımı yutan atm'ye bir süre bakakaldım dün. Bi sen kalmıştın dedim süresi dolmayan. Yine 444.. yine customer service, oh bee benim bankam ne pratik, öğrencilik dönemimden aynı banka, her şey tıkır tıkır işliyo, çılgına çevirmeden insanı:)) Bu banka, adını açıklasam reklamlarım için yeterli ödemeyi yapar mı yoksa boşunamı parmaklarımı yorarım?

Dipnot: Karikatürler alıntıdır, nette serseri mayın gibi dolaşıyordu kaynağını bulamadım:)

13 Şubat 2008 Çarşamba

SOBE SOBE SOBEEE


Lavantin tarafından sobelendim. Sevmeye başladım ben bu sobeleri. Cevaplamak bayağı eğlenceli oluyor. Bakalım nelerle sobelenmişim....

Gerceklesmesini istedigim hayaller...

Pek hayal kurduğumu söyleyemem ama biraz düşünürsem bişeyler çıkacak galiba..
  • Beni bir modacının giydirmesini isterim hemde ücretsiz :)
  • Ülke içi ve dışı, zaman, mekan, maddi ve manevi engeller olmadan istediğim an istediğim yerde bulunabilmek hiçte fena olmazdı:)
  • Hem eğlenebileceğim, hem yorulmayacağım, hem sevebileceğim hem az mesai harcayabileceğim, hem iyi para kazanabileceğim bir iş üzerine çalışmak isterdim bundan sonraki hayatımda:)) Bu biraz showman lik gibi bişiyi anımsattı:) hem gül hem eğlen hem haftada iki saat çalış hemde deve yüküyle para kazan:)
  • Bir Leopar beslemek benim hayalim, mümkün olsaydı vede beni mideye indirme ihtimali olmasaydı tabi. Cennette artık:))
Yapmayi erteledigim seyler...
  • İşimle ilgili tamamen geç kaldığım atılımlarda bulunmak, bu aralar hep ertelediklerim arasında.
  • Yaptığım kitap okuma programlarını tam olarak uygulamak, hatta daha önde takip etmek için yaptığım planları erteliyorum bazen.
  • Yerleşik düzene geçmek (anladığınız kafidir), yıllardır bazen isteyerek bazen istemeyerek ertelediğim şey...
  • Tiger'ı kısırlaştırmak en acil vede ertelenmemesi gereken operasyon :))
  • Düzenli spora başlamak ahhh ah bir başka ertelediklerimden.

Bir daha dünyaya gelsem...

Bu mümkün değil malesef, başa sarsam herşeyi, aa düşündümde ne çok şey varmış yapacağım:) En iyisi bundan sonrasını düşünmek :)

Listeme yeni eklediğim çileklisüt'ü sobeliyorum bende.

11 Şubat 2008 Pazartesi

RENGARENK SOBE


Sevgili İncelikler soblemiş beni. Konu "seçtiğiniz renkli bir resim". Bana göre rengarenk olan şey, benim için en anlamlı şey olduğundan seçimimide ona göre yaptım. Yani yine tilkinin kırk türkü
sünün kırkınında üzüm üzerine olması gibi benimkide tahmin edeceğiniz gibi Tiger ve arkadaşları üzerine.



Seçtiğim renkli iki resimden bir tanesi benim biricik insanımsı Tiger'm. Bu resmi Tiger küçükken çekmiştim.
Duruşa bakarmısınız, yürüyüşteki ihtişama, gözlerindeki ışıltıya, tüylerdeki kar beyaz temizliğe, kuyruktaki ahenge.,
patilerdeki pamuk şekerliğe...



Bu paticikte Tiger'ı ziyarete gelen yavru bir pisicik. Adı külkedi. Tiger mamasını geçici olarak hoşlanmasada paylaşmıştı onunla.

Ben kimi sobelesem... aaa ooo uuuu...... tamam buldum Jaws'ın insanı Yass, seni sobeliyorum.

8 Şubat 2008 Cuma

HEBELE HÜBELE


Bu günlerde kafamı, gözümü çevirdiğim her yerde bangır bangır, yüksek derecede hararetle tartışılan uzun süredir gündemde olan malum konu türban tartışılıyor.
Bu konudan blogumda bahsetmeye hiç niyetim yokken az önce kararımı verdim ve ahada bende yazıyorum:))

Sabah tv yi açıyorum.. olur olmaz bir kaç insan oturmuş hop o dala, hoooop bu dala atlaya zıplaya türban konusunu tartışıyorlar. Hatta bir zamanlar magazin programları sunan pek bilmiş ve bilgiç magazinciler bile, bir yetkili bir yetkisiz ağız davet etmişler ortayada beşamel soslu Zekeriya Beyaz almışlar hebele hübele haydada huyda, konu türban, altından girelim üstünden çıkalım, bardağa su koyulur, ya suya bardak koyulurmu cinsinden olaya mantıksız bakış açılarıyla dolu reyting reyting....

Öğlen nete giriyorum, ipini koparanlar insanın bu kadarda olmaz dediği, inanılmaz iddia ve hakaretlerle konuya dahil olmuşlar. Belki hayatında başörtülü insanla oturup kalkmamış birileri hatta bir gay dahi kendince yorumlarda bulunmuş türban ve türbanlılar hakkında.

Akşam tv si haberler için kumandanın düğmesine dokunuyorum. Siyasetçiler çıkmışlar meydane, ayakta apaçık oturum yapıyorlar. Tükürükler saçarak, alt dudağı neredeyse masaya değecek gibi sinirden köpürüp bütün bedeni tir tir titreyen bir amcamız! laiklik adına düelloya çıkmış hürriyet teraneleri yayımlıyor aklı sıra. Hürriyeti başkasının hürriyetini elinden almakta kısıtlamakta biliyor hernedense.

Ülkem insanıyla sokak röportajları yapılıyor bir başka kanalda. Göz kararı seçilmiş konuşurken dünya gündeminden bihaber oldukları anlaşılan tipitip ablalar abiler hönküre hönküre kafa göz yararak bir şeyler söylüyorlar. Şişman bir teyze yanında göbekli amcayla koro halinde bağırıyor arkadan, açız aççç, gündem türbanmış, özgürlükmüş, hürriyetmiş bize neee, biz açız, emekliyiz.. Yahu siz aç olsanız ne yazar, hamur olsanız sizden bölünerek 5 adam çıkar hala açız diyorlar.

Bırakalım başörtünün dinin emrettiği boyutunu hiç tartışmayalım, başkasının özgürlüğünün kısıtlanmasıyla mutlu olan, başkasının hayatına, geleceğine mal olan engellemeleri umursamayan, fikir, dil, din, yaşam ve tercih ayrılığı olsada yanıbaşındakini sevip tahammül göstermeyen, vicdanı kör, ruhu paslanmış bir insan topluluğu var aramızda.

Öte yandan ağzını gözünü kapatıp üniveristenin kapısı önünde kameralara show yapan, sapı samanı birbirine karıştıran ve demokrasi ve cumhuriyet rejimini kafir rejimi diye nitelendirip propaganda yapıp aşırılıklarıyla savundukları ilkeye ne kadar zarar verdiğinden bile bihaber insancıklar var bir köşede.

İtidal, yani orta yol, ifrat ve tefride kapılmamak, yani aşırılıklarda uç noktalarda gezinmemek hedefimiz olmalı. Ruhu hür, vicdanı hür, demokrasi çatısı altında dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapılmadan, giydiğine, yediğine içtiğine tercihlere saygı çerçevesinde yaşamın, hem ülkeyi hem toplumu feraha ve huzura eriştireceği bilincine varılmalı tez zamanda.

Yüzde 1,5 insanın problemi denilerek küçümsenen bu mesele, değil yüzde 1,5, bir insana bile yapılan bir haksızlık olsa demokrasinin dolayısıyle insanlığın dramı değilmidir. Ne yazıkki bana dokunmayan yılan bin yaşasın, benim dünya görüşümden olmayanları ve benim yaşam tarzımı benimsemeyenleri görmezden gelip bide onları evlerine kapatalım, yoksa bunlar bize ya zarar verirse gibi yersiz düşüncelere sahip kesimlerin maksadı, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek nevinden apaçık. Genelde ön yargılı çoğunluklada tahammülsüz ve hoşgörüsüz bir görüş çığır açarak büyüyor yazık!

Azınlık çığlık atıyor, bizim düşüncelerimiz hiçe sayılıyorrr, bunu yapamazsınızzz. Azınlığın dediği şu; çoğunluğun dediği olamaz, çoğunluğun içindeki azınlığında hakkı savunulamaz, bide ne dedikleri belli olsa. Bu düşüncede olanlara insiyatif bir saatliğine teslim edilse tez elden giyotinler kurulur ilk fırsatta alfabetik sıraya göre liste yapılır diye düşünmekten alamıyor insan kendini.

Sonuçççç; rejim tehlikesini bahane edenler! Bu devlet bu yargı bu anayasa, kurum ve kuruluşlar toplumun ferahı, huzuru denetimi için varlar. Rejimi tehlikeye sokanları ayıklamakta en tabi görevleri değilmidir. Hırsız hırsızlık esnasında kırmızı giymişse, bütün kırmızı giyenler mahkum edilebilirmi? kırmızı renk yasaklanabilir mi? hayatımızdan çıkarılabilirmi?
Yada PKK'lılar çoğunluğu kürt kökenli ise, bütün kürt vatandaşların hakları ellerinden alınabilir mi? hepsine terörist denilebilirmi? Buna göre potansiyel rejim suçlularının cezasını kimler ödemeli? Herkes mi? Yüzde 1,5 mi? Kim?

Bir gemide bulunan 100 insandan 99'u cani, bir tanesi masum olsa dahi, geminin tamamı batırılabilir mi? Bu hangi hak hangi hukuk hangi özgürlük düşüncesine dayandırılabilir?

Ne çok yazmışım ne çok soru sormuşum yahu:)))

En Dip Not: Resimdeki kişiyi tanımakta ben çok zorlandım ya siz?

5 Şubat 2008 Salı

KIRMIZI ÇUF ÇUFA VEDA

Ayrılık ne zor.. Gariptir ki, ben sevmediğim insanlarla hatta nesnelerle bile ayrılırken bir derece ızdırap duyarım, her ayrılık bir vurgun gibi beni kısmen sarsar.
Bugün kırmızı çuf çuftan ayrıldım. Vedalaşmadık. Kısa sürdü ve acısız oldu herşey.

Buraya geldiğimden beri bana eşlik etmişti. Onu kabullenmem zor olmuştu ama kısa sürede alıştık gitti birbirimize. Kah yolda kaldık, kah toz bulutu olduk yollarda onunla, kar kış kahrımızı çektik birbirimizin. Ve son vazifesini de yaptı, sessizce trafiğe karıştı gitti.

Emektar sarı çuf çufuma geri döndüm bugün. Onu ihmal ettiğimin farkında olarak hasret giderelim dedim, yola çıktık yolda kaldık :) Arkamızda kırmızı çuf çuf vardı neyseki. Bize can verdi aküsüyle, son vazifesinide yapmıştı, yolumuza devam edebildik böylece. Hüzünlüydük hepimiz radyo bile bir başka telde çalıyordu bugün.

Özlemişim sarı çuf çufumu, birbirimize yeniden alışmaya çalıştık bir süre.
O da mahzundu. Nede olsa yoldaşını uğurlamıştı. Az mı yanyana vakit geçirdiler koca 1,5 yıl. Sonuçta kırmızı çuf çuf artık ellerin olacaktı. Al yazmalım, kara yazılım al çuf çufum.. :(


Hüzün içinde yaşanan mutluluk, Oğuzeli (Gaziantep ilçesi) yolunda kış ayında yaşanan bahara karışmıştı. "İşte bak" havaalanı tabelası dedi sarı çuf çuf. Bensiz geldin gittin bu yolları onca zaman, bak işte şimdi ikimizde buradayız. Kim derdiki ikimizde bu yollarda beraberiz.

Al çuf çufun yaz ayında yaptığı elim kazayla biraz sarsmıştı ve sarsılmıştı ama çabuk toparlanmıştı herşey neyseki. Acısıyla, tatlısıyla vazifesi tamamlanmıştı kırmızı çuf çufun. Ve ben bir kenarda mahzunca bekleyen sarı çuf çufuma kavuştum artık.

Hiç bir şey kararında durmuyor akıp gidiyor. Canlı cansız herşey değişime uğruyor. Bizlerin payına da gidenin ardından uğurlamak düşüyor bazen. Güle güle kırmızı çuf çuf yolun ve farların açık olsun, seni unutmayacağım :(

3 Şubat 2008 Pazar

SOBELENDİM EBELENDİM SOBELEDİM

Bloguma başlamama bir şekilde sebep, en sevdiğim blogcu arkilerimden Nalan-desertwind sobelemiş beni. Şu blog enteresan bir iletişim yolu, görmediğiniz insanları sarıp sarmalayasınız geliyor. Bu sobeyi de bütün samimiyetimle cevaplamaya varım, biraz var mısın yok musun yarışmavari oldu ama :))))

Ekran görüntüm yani masaüstüm;

Çok sık değiştiririm ruh durumuma göre, genelde Tiger konulu olur, şu andaki görüntü kızgın kumlardan sıcak şulara mantığı ile çektiğim bu resim;


Yapmak isteyipte yapamadıklarım;
  • Hac şu aralar çok mümkün görünmüyor ama umre ziyareti yapmak isterim, yani kutsal topraklara bu ölümlü dünyada ayak basmak istiyorum. Ne yazıkki ülkenin giriş kurallarına şartlarım uymuyor. Belli bir yaşın altı tek başına giriş yapamıyor, eşlik eden erkeğinde akraba yada eş olması gerekiyormuş:)
  • Fas ve Tunus 'u görmek istiyorum ilk fırsatta,
  • Eğitimimin devamı için bişeyler yapmak istiyorum ama malum gündemdeki sorunlardan bir adım bile atamıyorum,
  • Tiger'ın bahçeli bir evde çimlerde koşuşturmasını istiyorum, hem oynasın hem kaybolmasın istiyorum :))) Ve o bahçede yeterli sayıda hayvan beslemek istiyorum.
  • Garip karşılanmasa, her gün iş yerine yada oraya buraya bisikletle gidip gelmek ama ülkemiz malum :)
  • İnsiyatifin tamamen bana ait olduğu, iş birikimlerimi değerlendirebileceğim, hayalimdeki işletmeyi hayata geçirmek,
  • Listede çok şey var ama bi yerde durmak lazım :))

Hayatta en keyif aldığım şeyler;
  • Seyahat; özellikle bana göre çok fantastik bulduğum ülkeleri dolaşmak
  • Sabah erkenden boğaza nazır bir mekanda açık havada kahvaltı yapmak,
  • Bir ben bir O'nu hissettiğim mekanlarda ibadet etmek; mesela Sultanahmet'te kılınan bir akşam namazı, Eyüp'te sabah ezanının insan ruhunu titrettiği büyülü atmosferinde niyaz, bana inanılmaz huzur verir.
  • Arkadaşlarımla sırt çantalarımızı sırtlanıp haftasonu dinlenme mekanlarına uzanmak :))
  • Tiger'la oynamak, onu mıncır mıncır mıncıklamak, öpmek, ısırmak, kızdırmak sonunda çizilmek :))
  • Tilkinin kırk türküsü var kırkıda üzüm üzerine derler, benimde bütün keyiflerim gezmek üzerine :))
Şimdiiiiiiiii sobeleme zamanı geldiiiii. Ayça ve Tuğçe kardeşleri sobeliyorum.

YENİ PROFİL RESMİM


Bir adet Tiger...
4 pati, bir kuyruk, ince uzun bir beden, küçük bir kafa, iki bariz kulaktan oluşan beyaz ipeksi tüy yığını, benim yeni profil resmim :)