30 Temmuz 2008 Çarşamba

ÇEŞME' YE STAR YAĞDI :))

Bu yıl malak tatili yapanlardanım. Hoş ve boş tatil anlayışı bana göre en fazla 3 gündür. Bu defa süre biraz daha uzundu. Çeşme'nin serin havası hayal kırıklığına uğratsa da deniz mükemmeldi. Deniz anasız, yosunsuz, taşsız, miss kokulu tertemiz Ege. Yaz günü serin havanın neresi kötü diye düşünenlere cevabım; benim gibi titrek insanların denize dalması böyle durumlarda biraz uzun sürdüğünden havanın sıcak olması daha evladır.
Bronz ten bu bölgelerde makbul değildir. Hatta, üzülme ama kararmışsın diyenlere bile rastlanabilir. Bu nedenle tatil sonrası buralara uzanacaksanız kömürleşmemeye gayret etmelisiniz.
Beslenme konusuna son derece dikkat ettiğimden kilo almak bir yana kilo vererek döndüm. Bol vitaminli salatalarla beslendim. Akşam yemeklerinde ana yemeği bir çeşit ve az miktarda, tabağımda fix mısır, roka, marul ve havucun çoğunlukta bulunduğu salatayı bol miktarda, tatlıyı ölçülü, meyveyi ise yeterince yedim. Kahvaltılarda hamur işlerine az yer verdim, salata muhakkak, reçel bal yerine tahin pekmez, peynir çeşitlerinden bolca, zeytin asla, bir dilim domates ve salatalıktan ibaret kahvaltı. Kahve de kısıtlama uygulayamadım yalnız asitli içecekler yerine sadece su bazende ayran. En önemlisi de, göbekli bay ve bayanlar yemek aralarında dahi açık büfelerde gözleme, hamburger, patates kuyruğu oluştururken, spor salonunda vakti geçirmekte bir başka etken tabi.
Sun Expres, sana gelince. 444..... numaradan aldığım def'aten teyid ettiğim servis saatleri bilgisini yanlış verip, sabah taxilerin karaborsa olduğu vakitte, neredeyse bilet fiyatı kadar para ödeyip, uçağı kaçırma paniği yaşatarak başlangıç yaptığım tatilimi mahvedemedin. Seninle hesabım ayrı bir post konusu olacak.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

VAZGEÇİLMEZ EGE

Çeşme'den İzmir'e döndüm. Yarın eve dönüş zamanı. Sabahın kör vakti havaalanına ulaşma planlarım, gelişim gibi faciaya dönüşmez ise ihya olacağım. Yokluğumda Tiger'ın evde yaşattığı pirinç olayının etkilerini merak ediyorum :) umarım unutulmuştur. Bana iyi yolculuklar.

"HAYIRLI KANDİLLER"

21 Temmuz 2008 Pazartesi

TATİL DEDİKLERİ

Kaç zaman oldu kapılar kapalı perdeler çekilmiş görünüyor blogumda. Bu süre içerisinde Önce Urfa sonra Maraş'ta bulundum. Yarın kısmetse Çeşme'de olacağım. Uykusuz ve yorgunum. Tiger ise gergin. Tam kavuştuk derken bir gün sonraki ayrılık onu yeniden sarsacak. Bir mani çıkmaz ise Çeşme sonrası görünürde başka bir seyahat yok. Ne yazık ki ağustos başlarında planladığım ve çok istediğim Van gezim iptal olmak üzere. İptal olan gezilerime Tiger'ı düşündükçe çok fazla üzülemiyorum:)
Yarın vücütümün yere paralel olacağı anı hasretle bekliyorum:) Blogları takip edemedim ama yorum istatistiklerine göre herkes tatilde yada tatil modunda sanırım. Bana ve herkese mutlu tatillerrr.

8 Temmuz 2008 Salı

DÜNYA KAYISI MERKEZİ

Bir kaç günlüğüne planladığım gidişim uzun sürdü. Şehrin patırtısıdan gürültüsünden birazcık uzaklaşmak iyi geldi bana. Bol oksijen soludum. Organik meyveler sebzelerle beslendim. Epeyce doğal bir hafta geçirdim işin özü. Fazla doğallık bizi bozar deyip döndüm:) neme lazım malum alışık değil bünyem.Yumurta görünüşlü çıplak dağların arasında bir yerleşim yeri, en lezzetli kayısıların yetiştirildiği şipşirin bir kasaba. Mevsim yaz olmasına rağmen soğuğa yakın serin bir hava, yemyeşil bitki örtüsü ve buz gibi kaynak sularına hayran kalıyor insan. Herşeyden, bedenen ve fikren uzak kalıp sıyrılmak zor değil burada. Dağları mis gibi kokuyor. Envai çeşit otlar, bitkiler, ağaçlar....
Sabah kahvaltılarını erken vakitte yapmayalı uzun zaman olmuştu. Resimdeki koca ceviz ağacının altında üşüyerek geçirdiğim sabah 07:30 kahvaltı, akşam 19:30 yemek seansları. Kahvaltıda; kümesten henüz alınan tereyağında taze köy yumurtası, ev yapımı pekmez, peynir, yoğurt, tereyağı, çökelek ve bostandan yolunmuş yeşillikler. İbrahim Saraçoğlu bu postu okusa gözleri yaşarırdı herhalde.Hemen hemen hergün gezindiğim kara lahana, marul, dereotu, soğan......sebze bostanı ve tadına doyamadığım tatlı çilek.
Bitkisini çiçek gibi koklamaya bayıldığım olgunlaşmamış küçük yeşil domates.
Çocukluğumda hayal meyal hatırladıklarım bahçede dekor olarak duruyor şimdi. Zahire öğütme taşı, lo(eskiden kar yağdığında toprak damların sıkışması için kullanılan ağır taş)
ve soku (tokmaklarla yiyecek öğütme taşı, bir nevi büyük havan). Soku'nun benim olup olamayacağını sordum tamam dediler. Şimdi o koca içi oyulmuş taş bana ait. Bi sorun var, yerinden kımıldatmak için vinç gerekiyor. Olsun dededen kalma hatıra :) Bi taşım var artık.
Yemek saatlerini ezbere bilip koşa koşa gelen kedicikler benim varlığımla bayram havası yaşadılar. Tabağımdaki et ve türevleriyle besledim onları. Beni özleyeceklerinden son derece eminim.
Anne kedicik ve benden köşe bucak kaçırdığı yavruları.
Yavrularına bakışlarımı ve sıktığım dişlerimi farketmiş olacakki, anne kedi iki gün sonra yavrularını toparladı ve benden uzaklara taşıdı. Kendisi ise sadece yemek vakitlerinde teşrif etti.
Anne kedi yavrusuyla sevgi seli içerisinde bana nispet yaparken.
Gelelim sadede. Dünya kayısı başkenti olan Malatya'da dünyanın en lezzetli kayısıları yetişir malum. Malatya'nın en lezzetli kayısıları da bizim bahçelerde yetişir :) Bu yıl kolaçan etmek bana düştü.
Elimdeki kayısı türü, sofralık olarak yetiştirilen "Hasanbey".

Kasabada kayısılar Malatya'ya nazaran bir kademe daha geç olgunlaşır. Bu da ihracatçıların işine yarar. Özellikle yükseklerde henüz toplama aşamasına gelmeyen şekerpareler bir kaç haftaya kadar olgunlaştığında toplanılacak ve tercihe göre yaş yada kuru olarak satılabilecek.
Doğal yöntemle gün islimi adı verilen kurutma yöntemi Türkiye'nin geleneksel kuru meyve ihracatı içerisinde önemli bir paya sahip. Bölgede üretimin büyük bir bölümü kurutuluyor ve yıllık 100 bin ton civarında kuru kayısı elde ediliyor.
Bahçeden manzaralar;Ortalama 20 yıllık bir bahçe. En son fidanken gördüğümde mini minnacıktım :) bu halini ilk defa görüyorum.
Görüntüsü göz alıcı fakat tadı şekerpareye hiç benzemeyen bir kayısı türü. Tüccarların tercih etmediği satılmayan bir tür. Tadı mayhoş. Tatlı meyve sevmeyenler için ideal. Ben çok beğendim.
Havası, suyu, güneşi, toprağı öyle bir bileşim oluşturmuşki bu lezzete hiç bir yerde rastlanmıyor. Boşuna denemeyin diye söylüyorum:)
Eve getirmek için bir kutu kendi ellerimle topladım. Zormuş gerçekten. Gün boyunca hatta günlerce toplayanların Allah yardımcısı olsun.
Limon armut ve bal armudu iki tür ağaç var burada. Tercihim bal armudu. Olgunlaşmasına ise daha çok var. Resimdeki limon armut.
Bunlarda vişneler. O kadar ekşi olmasına rağmen bazılarını kuşlar tırtıklamış bile.
Görünüşü üzüme benziyor. Ama bunlar erik. Mor erik.
Ada çayı, süpürge bitkisi ve şeker hastaları için şeker dengeleyen bitki.Kehil kehil, nefes nefese tırmanıştaki davetsiz misafirler. Burada ne işiniz var diye sorduğumda dağ çayı toplamaya geldiklerini söylediler. Bütün dağ çaylarını topladığımı söyledim inanmadılar doğal olarak. Ağaç sulama geniş hortumlarla ana vana açılarak fıskiye yöntemiyle yapılıyor. Kaynak sularının toplanması için yapılan havuzu köy çocukları olimpik yüzme havuzu niyetiyle kullandıklarından meyvelere zarar veriyorlar. Havuzlara çamur atıldığında bile önü alınamayan bu sporcuların, buz gibi suda ve havada nasıl yüzdüklerini sorduğumda dişleri çatırdayarak yüzüyorlar dediler. Yüzme aşkı uğruna araba ile ulaşım sağlanan uzaklığa hemde o yüksekliğe tırmanmalarına inanamıyorum. Acıkınca da ağaçlara saldırmaları normal tabi. Havuzda yüzmeye mi geldiniz diye sordum. Hayır ama bi defa gelmiştik dediler dürüstçe. Resminizi çekiyorum teşhis edildiniz ona göre dedim. Burada bu manyağın ne işi var dercesine baktılar:)
Yöreye ait bir yiyecek. "Patatesli Hıtap"
Başlıca özelliği; esmer undan yapılması ve odun ateşinde saç üzerinde pişirilmesi. Üzerine tereyağı sürülerek servis yapılıyor. Ateşin yanında sıcak sıcak yemek bir başka zevkti.
Abbasın evine dönme vaktinin geldiği an. Sırt çantalı seyyah olarak blogmu açsam acep. Bir sırt çantasıyla bir hafta nasıl yaşanırın sırrını bilenlerdenim çok şükür:)
Foto makinem bol miktarda gıcıklık yaptı. Kah inat etti ekran gitti kah memory dolu numarası yaptı. Bu yüzden manzara kaçırdığım çok oldu. Artık kalan sağlar bizimdir:)