31 Mart 2008 Pazartesi

BİR GÜNÜN ANATOMİSİ

Bugün hava, puslu, isli kapalı ve karanlıktı. Hiç keyif almadığım bir moddur bu. Ara sıra hava açıldığında dışarı çıkacak gibi oldum fakat hava kapanmakta gecikmedi. Bu da benim bütün günümü bir oraya bir buraya yalpalayarak geçireceğimin habercisiydi.Hava soğuktu ve kaloriferler yanmıyordu, ben klimanın karşısında, kah kanepeye tünemiş bir şekilde Elisa izledim, (tavsiye edeceğimi zannetmeyin :) Elisa, tv8 de yayınlanan İtalyan yapımı bir dizi. Fakir ama asil ve gururlu, güzeller güzeli Elisa'nın Kont Ristori'yle yaşadığı ölümsüz aşk.... ) kah internette uzak diyarlardaki arkadaşlarımla sohbet ettim huzur buldum, kah Tiger'la saklambaç oynadım, kah pencereden resim çektim......Resimde, evlerinin önü boyalı direk türküsüne ilham olan direk görünüyor:)) Geçtiğimiz gün koca ağaç kesilince, direk manzarası kaldı payımıza. Bunada şükür, direğimiz var, hiç değilse bakıp bakıp türkü söylüyorum bu vesile ile:)Tiger'ın ebe olduğu an görüntüde. Pusuda beni beklemekte, riske girerek elimi kaldırıp çektiğim resmin arkasından aldığı pozisyon işte burada; Şaha kalkmış bir at, kuyruk heyecandan kabarmış, çalım atma seansları esnasındaki tahta at pozisyonu.
Yorulunca mola verdiğinde, artık güven verdiği için üzerini açık bıraktığım balık kavanozundan bol bol su içti. Suyunu hep buradan içer oldu, nede olsa taze balık suyu doğadan saf ve temiz :) Tiger hava koşullarından dolayı balkon sefası yapamadı, kuş cıvıltısı dinleyemedi ve gergindi. Sonuç olarak annemin örgü yününün bu hale gelmesinin tek sorumlusu Tiger'dan başkası değildi. Stres atmış belli ki, Allahtan Tiger'ın kredisi bol annemde:)Vaktimin çoğunu tatil organizasyonunun ulaşım bölümüyle geçirdim. Gaziantep'ten İzmir'e en uygun yol havayolu olmasına rağmen THY fiyatlarında erken rezervasyon avantajı pek yok. Sun Express firmasının bir yıldır sefer düzenlediğinden haberim yoktu. Arkadaşımın hatırlatmasıyla sitesine baktım bir tane promosyonlu bilet kalmıştı onu da ben aldım, rezervasyon yapılmıyormuş direk almak gerekiyormuş, üstelik iptal etmek, ertelemek gibi şansta yokmuş. %50 indirimle 3 ay sonrasının biletini almaya varım dedim ve SunExpress'in teklifini kabul ettim. Geriye planların aksamaması için iyi temennilerde bulunmak kalıyor.

28 Mart 2008 Cuma

BİR SOBE BİR SOBE DAHA


Bir zamanlar aynı konu üzerine mobius ve fikriminincegülü tarafından sobelenmiştim. Sobeler ardarda gelince bende aralıklarla cevaplamayı düşündüm. İşte zamanı gelen bir sobe konusu; çocuk istismarına duyarlılık göstermek amaçlı internet üzerindeki bu proje üç ana tema da toplanmış.

-Çocukluğunuzdan hatırladığınız ilk şarkı ve şu anda dinlediğinizde hissettirdikleri.
-Banner
-
"Çocuk istismarını durdurun" sloganının yazıda geçmesi.

-O kadar çok çocuk şarkısı zihnime hücum etti ki hangisini yazayım seçmekte kararsız kaldım. Çocukken TRT çocuk korosunun seslendirdiği san
at müziği kıvamındaki şarkıların tümünü ezberlemiştim. Repertuarımın en derinliklerinden çıkardığım bu şarkının hangi mesajı içerdiğini hala çözebilmiş değilim :) Ve bu şarkının küçük kardeşleri olanlar için söylendiğini düşünürdüm o zamanlar. Şu anda dinlediğimde ne hissediyorumu ifade edemeyeceğim çünki bu şarkı tarihe gömülmüş olsa gerek hiç bi yerde duymadımki bişey hissedebileyim :))

Minicik minicik bir can. Gözleri mercan.
Minicik minicik bir can. Ben sana hayran.
Küçük kardes, küçük kardes. Can, can, can.
Minik kardes, minik kardes. Can, can, can.
Konusmayi bilmezsin. Yürümeyi bilmezsin.
Minik bana gel desem. Gelmeyi bilmezsin.
Küçük kardeş, küçük kardeş. Can, can, can.
Ufacık tefecik başli. Gözleri yasli.
Karacık kuracık tenli. Yay gibi kaşli.
Yoruldun mu? Acıktın mi? Neden sustun?
Darıldin mi? Gücendin mi? Neden küstün?
Küçük kardeş, küçük kardeş. Can, can, can.
Minik kardeş, minik kardeş. Can, can, can


-Banner-Çocuk istismarını sadece onlara sokakta mendil sattırmak, dilendirmek, küçük yaşta evlendirmek yada kötü amaçlara yönelik kullanmakla sınırlandırmamak gerek kuşkusuz.

Çocuğun ilk ve en etkili öğretmeninin onun annesi olduğu gerçeğine göre aile içi eğitim son derece önemli. Çocuğu sadece maddeye dayalı bir hayata hazırlamak ne kadar doğru? Maneviyattan uzak bir toplumun, bu gidişle toplu bunalım geçirmesi içten bile değil. Malesef çocukları bir yarış atı gibi sınavdan sınava koştururken harcanan paralara ve vakitten nakitten yapılan fedakarlıklara paralel, onun ruh sağlığı için ne kadar çaba ve zaman ayrılıyor.

Saflığın , tazeliğin ve masumiyetin timsali çocukların zihinlerinin ne kadar öğrenmeye açık olduğu, kişiliğinin gelişiminde çocukken yaşananların ilerideki hayatlarına büyük etkileri olduğunu apaçık. Zihin öyle bir fihristeki yaşanmış hiç bir şey kaybolup gitmiyor. Bir gün bir yerde karşınıza olumlu yada olumsuz yönleriyle çıkıveriyor. Aynen son zamanlarda yaşanan anne katili gençlerin psikolojik sorunlarının, çocukluk yıllarına uzanması gibi.

Risale-i Nur'da geçen "İnsan sadece maddeden, bedenden ibaret; ruh, kalb ve vicdandan yoksun bir varlık olsaydı, ona sadece dünyevî eğitim vermekle yetinebilirdik. Oysa beden olduğu gibi ruh da gıda istiyor...." cümlesi konuyu özetliyor.

İnsan sadece bedenden ibaret değil, kalp ve ruh, hatta vicdan taşıdığına göre lütfen "Çocuk istismarını durdurun" sloganına uygun bir hareketle daha şefkatli, daha bilinçli bir şekilde çocuğun sadece maddi geleceğini değil manevi geleceğini de düşünerek ruh gıdasını eksik etmeyelim.

Listemdeki arkadaşlarımdan duyarlılık göstermek isteyenleri sobeliyorum ve tamamen insiyatiflerine bırakıyorum. Kolay gelsin.

24 Mart 2008 Pazartesi

BALTALAR ELİMİZDE

Bu aralar bloguma yazamamaktan hayıflanıyorum. Baharla birlikte yoğunlaşan günler internet hayatımı sekteye uğrattı. Post yazamadığım gibi okumaya da fırsatım olmadı. Birazdan didiklemeyi planlıyorum blogları bakayım blog halkı ne durumda.

Bugün balkonun önüne denk gelen ve Tiger'ın dalına konan kuşları seyrettiği ağacı, dalsız budaksız görünce, buduyorlar galiba diye düşündüm. İkinci kez bakışımda ağacın yere kapaklandığına şahit oldum. Can havliyle balkona fırladım, napıyosunuz siz diye cırtlak bir sesle aşağı doğru seslendiğimde, aldığım cevap Antep şivesiyle aynen şöyleydi; - " hele hös gardeşim zaten hızar makinam bozuldu"!!!???. Gülermisin ağlarmısın. Ah be adam isabet olmuş ağacı kökünden kesmeye kalkışırsan çarpılırsın işte diyecek oldum. Yere devrilen ağacın ardından "cık cık" diyebildim sadece. Yöneticinin talimatıyla kesmiş bahçevan meğer. Baharla birlikte çiçeklenen koca ağacı kesmeye yeltenen zihniyeti anlamış değilim, zaten burada olanlara eskisi kadar şaşırmaz oldum, alışıyor insan zamanla.

Dün gece 23:30 sularında deprem oluyor galiba diye fırladım yerimden, gürültü kapıya yaklaştıkça artıyordu. Daire kapısını açtım üst katta söz yada nişan nev i birşeyler varmış meğer. Antep'in hamamları türküsüyle coşan ev halkı merdivenlere kadar taşmış ve ben gecenin bi vakti ani gelişen yüksek müzik sesiyle karışık, coşkulu insan kıkırdamalarından ürkmüşüm. Bu insanlar yüzük taktıktan sonramı coşmuşlardı anlamadım, coşmanın yeri bir apartman dairesi ve geç saatler olabilirmiydi, en iyisi irdelememek çünkü anlamak zor iş.

Tiger için Mart ayı zorlu geçti. Klinik şartları uygun bir vet ten randevu almam lazım en kısa zamanda. Bu konu için bana saolsun Kedikodu blogu sahibi Nazlı çok yardımcı oldu. Yaz sıcakları gelmeden ameliyat olursa daha iyi olacak yavrucak için. Tiger'ı aıcılı günler bekliyor sonu hayırlı görünsede.

Ufukta bir kaç güneydoğu gezintisi var kısmetse. Yaz için ise, tatil organizesini bu aylarda yapmak gerekiyor, neyseki bu konuyla ilgilenen tatilden sorumlu arkadaşım bir var o ilgileniyor. Bütün kışı evde yayılarak geçiren bir insan olarak tatili hak ediyormuyum diye soruyorum kendime, bana göre haketmiyorsun diye bir serzeniş yükseliyor akıl cenahından :) ama gönül bu ferman dinlemiyor işte:) Anteplice ifadeyle " hös deym hösmey".

Ülkemde ortalık epeyce bir karışık, insanda iştah bırakmıyor bazen. Umarım güzel günler bekliyordur bizi, mamafih bu gidişat pek hayra alamet değil. Mutlu haftalar herkese.

18 Mart 2008 Salı

FIRAT NEHRİ_BİRECİK_KELAYNAKLAR

Bu iki ilçe hep karıştırlır. Bilecik mi? Birecik mi?
Artık karıştırmıyorum. Bunun için ikisinden birine bir defa gitmek yeterli. Birecik Urfa'nın ilçesi, Bilecik Bursa'nın. Kafiyesi bile yerinde nasıl karıştırılmasın.
Cumartesi günü Birecik''teydim, yalnız değildim tabi 3 kişi, ben, o ve diğeri :) İçinden Fırat Nehri'nin geçtiği Birecik, Gaziantep'e 60 km uzaklıkta. Gaziantep çıkışında otoban yoluna da girilebilir fakat normal yol da oldukça düzgün
dü, tek sorun tır ve kamyonların belli saatlerde yoğunlaşması ve yolun darlığı nedeniyle bir kamyon peşinden tırıs modunda ilerleme ihtimali :)Birecik'e gitmişken, uğruna türküler, ağıtlar yakılan Fırat kenarında kahvaltı yapmak elzemdir düşüncesiyle erkenden koyulduk yola. Nehrin demir parmaklıklar ardından görüntülenme nedeni, yolun durmaya müsait olmaması, yani seyir halinde iken çekilmiş olmasından kaynaklıdır pc'nizin ayarlarıyla oynamayınız :)
Hava muhteşem, güneş ışıldamakta gökyüzünde, kahvaltı umutları
yeşermekte yüreklerde :) Yüzlerde hafif sırıtık gülümsemelerle 45 dakikada ulaşıldı hedefe. Fırat üzerindeki köprüden geçip, sağ cenahtaki kelaynak heykelinden içlere uzanırken bizi bekleyen sevgili arkadaşlarımızı aradık. Hava güzel olmasına rağmen esen orta şiddette rüzgarın Fırat kıyısında kahvaltı yaparken bizi nehre sürükleme ihtimaline karşın kahvaltıyı evde yapacağımızın haberini verdiklerinde yüz ifademi tahmin edersiniz.
Kelaynakların dünyada sadece Birecik ve Nil vadisinde yaşadıkların
ı umarım ilk benden duymuyorsunuzdur. Nesli tükenmekte olan kelaynaklar buraya şubat ayında gelirlermiş o yüzden heykelinden başka kelaynağa rastlayamadık civarda:)
Kahvaltımızı nehir kıyısında yapamadık ama Fırat manzarası eşliğinde, hazırlanan mükellef bir kahvaltıyla telafi etmeye çalıştık. Masanın iyi manzara gören sandalyesine ben yerleştim. İşte o ucundan kıyısından yetindiğim Fırat Nehri manzarası.
Kahvaltı masası Birecik'e ait yiyeceklerle donatılmıştı. Yemekten fırsat bulup çekebildiğim bir kaç kareyi paylaşmak isterim. İşte o masadan bir kesit,Detaylara gelince; sabah kahvaltısına özel yapılan nohut tavası yörenin ilginç kahvaltı kültürünü yansıtıyor. İlk gördüğümde şaşırmıştım, nohut ve kahvaltı, hemde dışarda fırında yaptırılan bu tavanın içinde görebildiğim kadarıyla, paprika kırmızı biber, soğan, baharatlar, domates ve bol miktarda zeytinyağı var. Görüntü tıpkı Hint yemeklerini andırıyor ama lezzet muhteşem. Ben hala bu yemeğin kahvaltıda ne işi var anlam veremedim:))))Peynir doğuda çok önem arzeder. Her peynir sofraya alınmaz. Tuzla salamura yapılarak bol miktarda alınır ve aylarca tüketilir. Birecik peyniri sert fakat çok lezzetliydi özellikle börek içindeki lezzeti bambaşkaydı. İşte o peynir,

Ekmek, Gaziantep'te de gördüğüm küncülü ekmek adı verilen bir tür lavaş. Fırınlara özel olarak yaptırılan bu ekmek sıcak tüketilir. Bütün haşmetiyle sofrada yerini alan küncülü ekmek nazarlarınıza sunulur,İlgimi çeken bir başka şey üzüm reçeliydi. İçerisinde susam ve ceviz bulunan aşure görünümlü bu reçel çok hafif ve lezzetliydi. Kaşık kaşık yenesi reçelden tatlıyla pek aram olmamasına rağmen epeyce yedim.
Kahvaltı içeriği tamamını sayamayacağım kadar çeşitliydi. Kekler, börekler, çorbalar, yeşil zeytin salatası ve diğer salatalar ve daha fazlası. Gözün doysun emi diyenleri duyar gibiyim :))
İçtiğim neredeyse 50 bardağa yakın çay ve yediklerimden sonra mide fesadı geçirmedim değil:)) Üzerine kahve içtim canım merak etmeyin:))
Bütün bunların üzerine yemek duası yapmadan kalkmak olmazdı tabi. "Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız, bize gösterdiğin nimetlerin asıllarını ve menbalarını göster..........
Öğleden sonra katıldığımız seminer sonrası vakit tamamdı, şehri terketme zamanı gelmişti. 16:00 sularında yola koyulduğumuzda ne rüzgar vardı ne esinti. Hava sıcaktı ve Fırat kıyısında kahvaltı düşüncesi bir sonraki sefere ertelenmişti bile.

Güneş içime damlaya damlaya dönüş yolunda kendimi riske ederek seyir esnasında çektiğim iki yol manzarası .
---------------------------------------------------------------------------------------

Mevlid-i Şerifinizi tebrik eder hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

14 Mart 2008 Cuma

ZOR SOBE

Sevgili Çilekli, Birgül ve Arz-u Hal tarafından sobelenmiştim. Sobe konusu sık ziyaret edilen bloglar ve içerikleri hakkında düşünceler ve bilgiler. Ooooo kolay bi sobeymiş diye düşünmüştüm, çok yanılmışım hemde çoookk. Böyle emekli bir sobe hatırlamıyorum:)) bu sebeptendir kiii aşağıda ismi ve cismi geçen arkadaşlarımı sobeliyor ve tamamen kendilerine bırakıyorum:)) Ama birileri üzerine alınsın lütfen:))

Desertwind-Nalan
Blogunu okumaktan büyük keyif aldığım çöl rüzgarı. Bloga başlamama sebep insan. İyi niyeti, içten ve dost duruşu netten dahi hissedilen tanışılası, sarıp sarmalanası, sevdiğim blogdaş.
Birgül
Sanatçı insan. Hemşehri. İlginç tespitlerini, yazılarını mucizem blogunda toplayan duygu yüklü ve renkli kişilik. Son zamanlarda uğramadan edemediklerimden.
Çilekli
Sütünü çilekli içtiğini düşündüğüm, içimin çabuk ısındığı, okurken gülümseten yazı ve yorumlarıyla, blog çarşısı isimli blog tanıtımı içerikli sayfasında tigeraymen blogu hakkında zarif düşüncelerini okuduğum, astroloji yorumcusu, Tiger hayranı çilekli blogger.
Fikriminincegülü
Fikriminincegülü'ne sık uğrarım, okumak ve sayfasındaki güzel müziği dinlemek için. Uzun yazıları inceden inceye dokundurmalarla doludur, yavaş hatta çok yavaş okumanız tavsiye edilir:)
Zehra
Enerji deposu, cuma aşığı, seminerden toplantıya oradan sinemaya sonra işyerine oradanda evine koşuşturan mutlu kız. Bu aralar kayıp umarım iyidir.
Yass-Jaws
Şu aralar evlilik hazırlığıyla haşır neşir olan Yass'ın kalbi pır pır bugünlerde. Kedi dostu ve yüreğinin kapılarını herkese sevgiyle açacak kadar koca yürekli. Jaws'ın annesi samimi ve sevimli blogdaşım, tıklamakta yarar var sizde seveceksiniz :)
Umar
O sıkı bir Lost takipçisi. O bir Umar. O bir baba. O bir hobi dağarcığı. O bir hayat felsefesinden eğlence çıkarmasını bilen blog adamı :)
Jurnal
2005'ten beri seyrek ama sebatla blog hayatına devam eden ilk tanıdığım blogdaşlardan. Gepegenç ve memleketine aşık bir öğrenci.
Lavantin
Onun blogunu tanımlamak zor olacak, tıklamanızı şiddetle tavsiye ediyorum, yalnız Lavantin'e tok karnına uğramanız faydanıza olacaktır. Zaman zaman aç iken, aaah yanımda Lavantin olsa diye derin iç çektiğim gurbetçi arkadaşım. Hala tıklamadıysanız buraya tıklayın, yok onuda kaçırdınız bunu tıklayın, tıklayın yeterki:))
Meleginmarifetleri
Pastaların sultanı, dünyanın en çok pasta yapan kadını, nakış nakış pasta süslemeleri yapan sanatkar, evinde köpek kedi ve papağan besleyen hayvan dostu, zihnimde sabahtan akşama hatta sabaha kadar yemek ve pasta yapan insan profili çizen blogger:)
Fulya
Antep yemeklerini Şile'de ki aile restaurantında cisimleştiren Fulya'yı geç tanıdığıma çok pişmanım:)
Ayça
İkizi Tuğçe'den daha çok yemek yaptığını düşündüğüm, son günlerde yaptığı karides yemeğiyle beni alt üst eden, cici bici bir o kadarda becerikli Tiger hayranı blogdaşım. Karides olayını nasıl zihnimden silersiniz bilmiyorum canlarım, hala unutabilmiş değilim:))
Tuğçe
Sayfasındaki karides tabağını çıkarmadığı sürece uğramayacağım :)))) peki peki artık karides espirisi yetti gari dediğinizi duyar gibiyim. Güzellik sırlarını vermeye devam Tuğçe böylesi en güzeli (maskelerin içeriğinde karides özü varmı dır ki:)))))???
Semra Mutfakta
Yemek ve pastaların güzel yapıldığı ve de görüntülendiği bir blog. Sayfasında diyet etkinliği logosu bulundurup hamur işleri yapmayı tercih eden mutfak sultanlarından:))
Kedikodu
Pofuduk, dünya güzeli, Maya'nın annesi kedikodu, Gümüş pati'nin yeğeni, evini kedi cennetine dönüştüren, onun tabiriyle kedi kadın. Hayvan dostu demek az kalır ona. Beni hayvansever duyarlılığıyla mail bombardımına tutan, blogunu tamamıyle muhteşem kedi manzaralarına ayıran sevgi dolu patisever. Kediseverler, uğramalısınız.
Paticikler
Üç, dört adet, altımıydı yoksa, yok yok sayısını bilemediğim kadar kedileri olan paticikler blogu sahibi. Kediseverlere ayrı bir muhabbet beslerim paticikler onlardan bir tanesi.
Serap
Güzel ve özel yemek blogu sahiplerinden biri Serap. İnsan güzel yemek yapar sonra da güzel resim çekmek için bir ambians oluşturursa kesinlikle blog sahibi olmalı aynen serap gibi:)
Arzu hal
Zaman zaman seçtiği ayet ve hadislerle güzel, bir o kadarda ince hatırlatmalar yer alır blogunda. Sık kapısını çalarım, çaldığımada çok memnunum iyi ki varsın Arzu hal.

9 Mart 2008 Pazar

AND THE OSCAR GOES TO..

...and the Oscar goes to....
Sabaha karşı yapılan 80. Akademi Ödülleri törenini Tiger'da bende uyuduğumuz için kaçırmıştık. Tekrarını gündüz izledik. Tiger gözlerini bile kırpmadan sonuna kadar tv karşısındaydı.
Tiger için geçtiğimiz gün iki balık edinmiştik. Biri Japon balığı, diğerinin türünü bilmiyorum. Japon balığının adı Ti(Tay), diğerinin adı Ger(Gır) olarak karar verilmişti. Malesef iki gün önce Ti bilinmeyen bir nedenle hayata veda etti. Ger ise yaşama tek başına tutunmaya çalışıyor. Ti' ın ölüm nedeni aşağıdaki görüntü nedeniyle yanlış anlaşılmasın, orada Tiger sadece suya patisini batırıyor ve patisinden damlayan suları izliyor.
Tiger'ın balıklarını seyretmesinin dışında en büyük hobisi balıkların suyunu içmek. Balıkları yemeye hiç kalkışmadı şimdiye kadar, çünki Tiger çiğ balık sevmez ve yemez. Tavada Karadeniz usulu kızarmış balıkların kılçıklarından ayrılıp küçük parçalara ayrılarak servis yapılmaması dışında da balık yemez. Tabi lıkır lıkır taze balık suyu içmek bir başka keyif Tiger için.
Ti ve Ger mutlu mesut yaşam sürdürürken Tiger'ın su yüzeyine yaptığı müdahalelerden bir tanesi görünüyor alttaki resimde. Evde yalnız kaldıklarında dahi balıklarını gözetir Tiger, kavanozun kapağını açar, amaç sadece suyundan kana kana içmek, ötesi yok.
and the winner is????:))))

4 Mart 2008 Salı

GOOGLE GOOGLE SÖYLE BANA

Malumunuz FeedJit denilen bir blog trafik yoklayıcı var ki, kim nereden gelmiş, ne ararken takılmış blogunuza? aradığı şeyi gerçekten bulmuş mu? yoksa geldiğine pişman olup mu gitmiş? gelmişte iyi mi etmiş? gibi dahada uzatılabilir sorulara cevaplarınızı kısmen bulacağınız bir programcık diye tanımlayabiliriz. Ara sıra arayanı aramak gibi bir dürtü oluşur bende ve ne kadar araştırmacı kişilikler var içimizde farkedemediğimiz diye düşünüp hayıflanacak aratmalar çıkar payıma. Top 5 olarak sizlerle paylaşmaktan ne çıkar diye sergilemek istedim nazarlarınıza. Lafı epeyce dolandırmakta üzerime yoktur iyi bilirim bu tarafımı, ahan da bloguma gelenlerin nedenleri;

1-Yeni bir iş.com: Yeni bir iş aramaya çalışanların uğrak yeri oluyorum kimi zaman. Google'da yenibir iş.com sitesinin hemen altında çıkıyor blogum, yazdığım yeni bir iş.com başlıklı bir yazıya istinaden. Üzgünüm iş arayan arkadaşlar, bende işsizim ama şimdilik :)) size tek önerim, buda gelir buda geçer, yılmak yok, araştırmaya devam, birde kariyer.net'e bakarsanız belki bişeyler çıkar, umarım amacınıza ulaşırsınız:))

2-Uzaylıların yemekleri; İşte bunu bende anlamış değilim. Hem hangi insan uzaylıların yemeklerini, hangi amaçla merak edip google'da aratır, tarif almak amaçlı desem, dünyalıların öbek öbek yemek tarifi varken nette, uzaylılarınkini merak etmek ilginç bir merak olsa gerek. Yada kısa yoldan doymak ve doyurmak istemiş olabilir ev ahalisini. Akşam eve gelen aile bireylerine birer tablet hap hiçte fena olmazdı. Pişirmek yok, bulaşık yok, seni seniii, kolaycı seniiiiiii. yahu uzaylılar var mı ki????:)))) bunca laf boşunamı yoksa :))) Hadi bu zuzaylı arkadaş aradı sordu merak etti, benim blogumda işi ne :)) önerim; Lavantin'in sayfasında harika Antep yemekleri var sen boşver uzaylıların yemeklerini :)) Pasta yapmak istiyosan Melek'in tarifleri ve süslemeleri harikadır. Kolay gele.

3-Teklifimi reddetti yine de beni seviyor olabilir mi?; Aslında işi hiç dolandırmadan Güzin abla yazsa google'a, amacına ulaşabilirdi belki de garibim. Çok üzüldüm şimdi, derdine çare arayan bir gariban oturmuş pc başına, yahu beni reddetti ama acaba sevgi kırıntıları kaldımı ki bi de google'a sorayım diye düşünmüş olabilir mi? Vah vah google'a kadar başvurduysa nicedir bu insanın hali kimbilir, cidden de pek çaresiz kalmış olmalı. Önerim; Evladım bence seni yinede seviyor, olabilir kelimesi çok fazla çıkar oradan, kesinlikle seni seviyor evet evet seviyor, seviyormu acaba, seviyor sevmiyor........
Ben anladım aslında bu insanın teklifi neden reddedilmiş, sen yinede bu cümleye, bi başka insandan teklif almışmıdır ı ekle google'a bi sor öyle karar ver bence:)))

3-Komik olmayan ışıltılı pasta fotosu; Pasta ciddi bi iş yemeğinemi katılacaktı acaba? Işıltılı olacak ama komik olmayacak, ya komik olursa? Pastanın komiği olurmu? Ben şööööyle bi pasta yapayım, öyle ki ışıl ışıl ışıldasın, aa ya komik olursa, yok yok komik olmasın, hem ışıltılı olsun hem komik olmasın, bunu google'a yazarsam bulurum yaşasınnn buldum bileee, yok yahu bulamamışım burası neresi "Tiger'ın insanı yani ben" blogu, peh ne alaka en iyisi ben aramaya devam edeyim.. psikolojisinde bir insan modeli varmış meğer aramızda :)) önerim yok, olan varsa söylesin.

4-Gaziantep insanları; Ayrı bir ırk yada canlı türü araştırmak amacıyla aranmamıştır canım. Şirinler gibi ayrı bir alemde olmasa gerek Gaziantep insanı:) Eh biraz farklılıklar var tabi ki, benim de Gaziantep'te yaşam hakkında yazdığım ve zaman zamanda yazacaklarım buna bir neden. Tahminim Gaziantep'te yaşamaya hazırlanan bir tür insan bu aratmayı yapmıştır. Doğru ya, ne yerler, ne içerler, nasıl yaşarlar, nereye gidip nereden gelirler, yollar delme deşikken hala belediye neden kavşak süslemelerini yap boza döndürür, bunca park ve bahçe yapmak yetmedi alt yapı çalışmaları yada sosyal ve kültürel çalışmalarda neymiş biz biraz daha park yapalım yayılsın insanlar düşünesindeki insanları merak etmiştir belkide:)

5-Taksiler insanlara nasıl yardım ederler; Bu cümleyi aratan ilköğretim öğrencisi değil ise Allah yardımcısı olsun diyeceğim sadece :) önerim yok.

Bunada yeni rastladım "insanlar nasıl evlerde yaşarlar" :)))) anladığım kadarıyla yalnızca insanlar uzaylıları merak etmiyor, uzaylılarda insanları merak ediyor baksanıza :))))))))

2 Mart 2008 Pazar

TIGER & ANKET SONUCU


Tiger'ın oturma ve uyuma yer tercihi her zaman farklıdır. Özgür ruhlu Tiger bu defa kendini bir peçeteliğin içine sığdırmaya çalışmış. Yerinden memnun ve mesut duruşu ve de kaygısız bakışlarıyla ben istediğim yere konarım psikolojisinde:)) Ev ahalisi onun tercihlerini pek yargılamaz ve Tiger bu, ne yapsa yeridir mantığıyla olaya bakar. Aksi halde onun rahatını bozmaya ve çizilmeye kimsenin niyeti yoktur.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Blogumda düzenlediğim anket sonucunda durum zaman zaman değişkenlik göstersede, yüzde yükseklik sıralamasına göre ortaya çıkan sonuç;

Aymen Tiger'ı da alsın artık İstanbul'a dönsün mü?

Gelsin ama kamusal alana girmesin %56
Dönsün %43
Gelsin, geleceği varsa göreceğide var %34
Kapı komşuma sorup geleyim %28
Ne hali varsa görsün %28
Dönmesin %25

:))))))