18 Ocak 2010 Pazartesi

KIŞ TATİLİ - DİDİM

Didim - Akbük yılbaşında, kış ortasında neredeyse yaz günlerini yaşatan havasıyla büyüleyiciydi. Gündelik yaşamdan bir hafta sıyrılmak iyi geldi. Bir haftanın anatomisine gelince;Sabah güne erken başladım, önce balkona fırlayıp eşşiz manzarayla gözlerime, mis gibi oksijeniyle beynime ziyafet çektirip sonrada plaja inip bol bol yürüdüm.
İskeleye demir atan otelin yatı güzel koylara gezinti yapmak için bu havada iyi fırsattı ama yapmadım.
Yürüyüşte yalnız olmadığım anlarda vardı.
Bu iki kafadar gibi:)
Sağlıklı gıdalar içeren kahvaltı sonrası öğlene kadar bol bol yüzdüm. Bu havuzda değil tabi.
Bu havuz da.
Biraz bunda,
Biraz şunda, sonra jakuzi ve sauna seansları.
Zaman zaman spor aletlerine dadandım.
Öğlen yemeği tercihimi zeytinyağlılar ve salatalardan yana yaptım.
Öğleden sonraları sinemada izlediğim filmler olmasına rağmen yeniden seyrettim.
Kendime sakin bir köşe bulup çayımı yudumlayıp ege yi seyrederek tefekküre daldım bazen.
Sülalecek tatile gitme fobimin boşuna olduğunu anladım.
Lobide ya da Saray ın her bir tarafında ellini sallasan tanıdığına çarpması hiçte fena değilmiş aslında.
Akşama doğru Tenis oynayıp hırpaladım kendimi. Bir haftada epeyce kondüsyon kazandım.

Akşamları güzel sesli şarkıcıdan müzik dinledim, yetenekli animasyonculardan skeçler izledim, bazen diskoya takıldım.
Arkadaşların biraz yazlık kalmalarının sebebi benim taze resim çekemeyişimdendir:)
Geç vakitlerde odama girdim.
Sıkı bir hayvan dostu olarak balkonumda kuluçka yatan güvercini poğaçalarla besledim.
Bahçede yığınla pisicik vardı. Kahvaltıda arakladığım salamlarla, jambonlarla besledim onları.
Tiger için her gün her dakika endişe ettim. Evde uzun süreli ilk yalnızlığıydı. Her gün maması ve kontrolü için birini görevlendirsemde yine de zor ve yalnız günler onu bekliyordu.
Döndüğümde perişan olmuş buldum onu. Neyse ki şimdi toparlandı. Hala her dışarıya çıkışımda endişeli gözlerle bakıyor.
Kış tatilini tavsiye ederim hiçte fena değilmiş.