4 Aralık 2007 Salı

BİZ ESKİDEN SU İÇERDİK TESTİDEN

70'li yılların ortaları 80 lerin başı.. O yıllarda ki çocukluk dönemi henüz teknolojiyle pek haşır neşir olmamıştı. O yüzden garip bir şekilde usluyduk, ki usluluk anılarımız anlatıla anlatıla şimdiki çocuklarla karşılaştırıldığında tarihi bir anlam kazanır oldu neredeyse.

Telefonlar bu denli yaygın ve ekonomik olmadığındanmıdır nedir annemiz gezme randevusunu bize aldırırdı. Ne sosyofobik bişeydi benim için ama itiraz etmeyide pek bilememezlikten ne söyleyeceğime dair cümleyi öğrenip iyice ezberleyip öyle giderdim. Kapıyı çalar " Annem dedi ki: eğer bir maniniz yoksa size gelecekmiş" der cevap ise aynen geri getirilirdi.

Trt1 siyah beyaz dönemleriydi. Gündüz yayın olmazdı, akşam başlardı yayın, hafta sonu daha erken başlardı 16 oo gibi. Tv kapalıyken çıkan ürkütücü dııııııttttt sesini duyup uzun süre böyle açık kalırsa tv nin patlayacağına dair büyüklerimizin uyarısını dikkate alıp hemen kapatırdık alelacele.

Kumanda aletinin yokluğunda tv yi ve sesini açıp kapamada büyüklerin isteklerini yerine getirecek kumandalar biz çocuklardık. Tv antenleri yapraklarını dökmüş kuru ağaç misali bütün haşmetiyle balkonlarda yer alır çekiyo çekmiyo talimatına göre yön değiştirilirdi.

İlkokul önlüklerimiz bile siyah beyazdı. Beyaz yakalarımız, beyaz saç kurdelemiz ve cep mendilimiz zorunluydu. Elde taşınan deri cinsi okul çantalarımız vardı sırt çantası henüz icat edilmemişti o zamanlar. Ansiklopedi adı altında kalın bir kitabımız vardı ben bayılırdım ona defalarca okurdum yine doymazdım.

Tv de Adile Naşit "Uykudan Önce" de masal okur uyuyun yavrucaklarım derken bizim adımızıda söyleyecekmi diye heyecanla takip ederdik. (Bir kez dahi söylemedi)

Şanzımanlı Arçelik çamaşır makinesine sahip olan aileler zengin bile sayılabilirdi o yıllarda:) Pazar günleri çamaşır yıkama ve ütü günü olup geç saatlere kadar çamaşır yıkanır ve ev haklı bundan son derece rahatsız olurdu hatta günden nefret ederdi.

Sınıf öğretmenlerinin sınıfta örgü dantel vs örebildiği yıllardı o yıllar. Sıra dayağı diye bir kavram vardı, uzun uzun sopalar dururdu masada demirbaş niyetine. Kokulu silgilerle yeni tanıştığımız, kalemlerin açılıp açılıp küçücük kalana dek çürük çıktığı mahrumiyet yılları..

Okulların kantininde simit ve gazozdan başka bişey satılmadığı dönemlerdi. Koni cipslerin olmadığı, Amaze gıdalarının hayal olduğu, bakkallarda Etipuf'un Piknik Büskivinin revaçda olduğu, bardakta çikolataya coştuğumuz, tırtıklı bebe büskivisinin vanilya kokusuna bayıldığımız günlerdi...

Otobüsler 302 idi o zamanlar ve yaygın olarak seyahatlerde otobüs kullanılırdı. Sigara içilirdi pofur pofur, pis sigara kokusunun ikram edilen adi sarı kolonyaya karıştığı o kokuyu hala hatırlarım dün gibi. Birde siyah torbalar dağıtılırdı yolculuk başlangıcında :)

O zamanlar Oktay usta'da yoktu ne tv de ne mecmuada :) Mamafih ev gezmelerinde çeşitlilik kısıtlı olup kek ve poğaça ikram edilirdi misafirlere.

Pembeli Barbili kıyafetler, ayakkabılar, oyuncaklar yerine kırmızı rugan potinler, karpuz kollu dantelalı elbiseler, oyuncak et bebekler, orlon saçlı bez bebekler vardı da oynaya oynaya doyamazdık saldırmak etrafa neyimize.

Bisiklet ailenin bir ferdine göre diğerleride sırası gelince binecek şekilde ekonomiye uygun olarak satın alınırdı yinede dünyalar bizim olurdu.

Radyoda arkası yarınların beklendiği, minicik minicik bir can gözleri mercan şarkısıyla başlayan programları can kulağıyla dinlediğimiz çocukluk yılları ne çabuk geldide geçti....

Annemiz çalıştığı için kreş yokluğundan 4 yaşında ilkokul birinci sınıf okuyup 5 yaşında yaşıtlarım sıcak yataklarında sütlerini yudumlarken, anadolunun buz kesen soğuğunda boyumu aşan karlarda düşe kalka 2. sınıfta okumaya mecbur kaldığım çocukluğum. Bu nedendir ki ilkokula dair hatırladıklarım hayaldir zihnimde. Annem mesaideyken bizi evde bırakıp gitmek zorunda olduğu günleri hatırlarım. Kapıya gelen dilencinin sesini duyup, kalbimin yerinden fırlayacakmış gibi çarptığını, korkudan sarılık olduğum dönemleri hatırlarım. Soğuk anadolu evlerini, yaşamak zorunda kaldığımız imkansızlıkları. Bunlara ödül! olarak devletimizin ne kadar hak ve hukukumuzu gözettiğini!! hissettikçe gözlerim doluyor elimde olmaksızın.

Bütün bunlara rağmen şimdiki bütün imkanlara sahip olan çocuklardan çok daha mutlu olduğumu hatırlıyorum. Atamız Coşkun Sabah ın dediği gibi " biz büyüdük ve kirlendi dünya":)Mutsuzluk hastalığı sarıp sarmalamız insanları, çoluk çocuk genç yaşlı. Doyumsuzluk, tatminsizlik kronik hale geldi neredeyse.

8 yorum:

Goksu dedi ki...

Sen o gunleri anlatinca aklima sey geldi...sobali evimizde kislari salonda toplanir , mumkun oldugunca orda yasar.Hatta annemin yaptigi yer yataginda yatardik.Oyyy:)

Aymen dedi ki...

her gün yatak toplar sererdik. en çok özendiğim şey ise eve geldiğimde evde sıcacık sobanın yanmış olması ve evde bekleyen bir annenin varlığı :) bu konular çok duygu yüklü olduğu için giremedim bile:)

yemek dedi ki...

Merhaba Aymen, az önce bana yazdığın yorum üzerinden geldim sayfana. Hoş bir sayfa ellerine sağlık. Anlatımına bayıldum. Aynı dönemin çocuklarıyız. Çocukluğum filim gibi geçti gözlerimden.
Ben kendi çocuklarıma Zamanımızın doyumsuzluğunu yaşatmamak için gayret gösteriyorum. Hiç bir şey bitmeyecek kadar çok, zarar vermeyecek kadar masum değil. Yedikleri, giydikleri, kullandıkları herşeyin sınırlı olduğu duygusunu aşılamaya çalışıyorum. Ben mutluydum kısıtlı bir çocukluk yaşarken. Onlar da az olanla kanat etmenin mutluluğunu yaşasın istiyorum.
Sevgiler...

Aymen dedi ki...

teşekkürler lavantin

zehra dedi ki...

aymen sen�nle biz farkl� b�r enerj�yem� sah�b�zd�r ayn� donemlerde ayn� seyler� yazma �ht�yac� duyuyoruz:)
arkadas�m bu ne guzel b�r yaz�
gercekten cocuklugumuzda nas�lda mutluyduk s�md� �se hersey sahte b�z gercek seylerle oynard�k toprakla camurla s�md�k�ler plast�kle :(
olsun ama anne baba sevg�s� hep ayn� o yeter:)
bu arada super yaz� �c�n tesekkurler can�m

Aymen dedi ki...

teşekkürler sevgili zehra aynı zamanda adaşımsında. blog hayatıma yeni başladım ama bir sürü ben gibi arkadaşa rastladım ve hissettiğimiz ve yaşadığımız çok şey ortak neredeyse. seni tanımakta olduğumada çok memnun oldum canımm

Adsız dedi ki...

merhaba aymen
yazdıklarını okuduğum zaman nedense birden duygulandım.galiba hepimiz aynı olayları yaşamışız ve şimdiki çocuklardan daha mutluymuşuz ...Adile teyze benimde adımı söyleyecek diye heyecanla beklediğim o günler....Eski günleri yeniden yaşattığın için teşekkürler...

Aymen dedi ki...

merhaba yelizcim,
hoşgeldin bloguma güzel duyguların için teşekkürler.
Sevgiyle