Suriye'nin en kalabalık ve en modern şehri.
Şam'ın tatlısı meşhurdur derler, ben, Şam'a gidipte tatlısını yemeyenlerdenim :) kısmet bu, taa oralara kadar gidip tatlı yiyecek fırsat bulamadım. Bir dahaki sefere kaçırmam umarım.
Şam tam bir sahabeler şehri. O kadar çok sahabe ve evliya hatta peygamber kabri var ki gez gez bitmiyor ( bu nedenle Şam-ı Şerif denilmiş) hatta kim hangi şehirdeydi neredeydi benim gibi sonradan hatırlamaya çalıştıkça karıştırabilirsiniz.
Şam'a gidipte kesinlikle uğramanız gereken yerleri ayrıntıları kaçırmamaya çalışarak anlatmaya hatta hatırlamaya çalıştım. İşte o görülmeye değer muhteşem mekanlar;
HAMİDİYE ÇARŞISI
Çin ürünleri buradada çok revaçta, ana caddedeki dükkanlarda, geleneksel kıyafetler, incikler boncuklar, gümüşler, enteresan aksesuarlar, fiyatlar çok çok uygun, yani gözünüz şaşı oluyor ne tarafa bakacağınız konusunda kelimeler kifayetsiz kalıyor desem yeridir.
SON OSMANLI SULTANI VAHDETTİN'İN MEZARI
Onun adına yapılan bu cami, çok değerli malzemelerle süslenmiştir. Cami içerisindeki hat yazıları altınla yazılmış, cami duvarı ve tavanı kristal aynalarla kaplanmış. Resimde görülen cami kubbesinin dış yüzeyide edindiğim bilgiye göre 5 ton altınla kaplanmış. İran devleti tarafından bunun karşılandığı söyleniyor. İçerisine girdiğinizde gözleri kamaştıran pırıltılı ihtişam fotoğraf makinamın azizliğine uğradığından çok net çıkmamış:) Cami içerisine girdiğinizde dev bir hazine odasına girmiş gibi hissediyorsunuz, masal gibi aynen. Böyle bir pırıltıyı dünyanın başka bir yerinde görebileceğimi zannetmiyorum. Mütevazilikten uzak bu cami özellikle İranlı şiilerin akınına uğruyor.
Çoğunluğu İran'lı Şiilerden oluşan ziyaretçiler türbe içinde küçük kerbela taşı üzerine secde ediyorlar, türbenin duvarlarına , girişteki mermer kaplı zemine ellerini sürüp yüzüne götürüp buradada ağıtlar yakıyorlar.Kerbela’da şehit edilen 16 şehidin başının gömülü olduğu türbeleri ziyaretimde beni en çok etkileyen resimde görülen havuz oldu. Türbe avlusunda bulunan ve insanı ürperten bu havuzun özelliği, Kerbela şehitlerinin başlarının yıkandığı havuz olması.
Kerbela şehitlerine, Sünnilerden daha çok İranlı Müslümanlar rağbet ediyorlar. Yezid cehennemi boylasada, şehitlerin mekanı cennet olsada insan bu manzara karşısında ürperiyor. Allah rahmet eylesin şehitlere.
Burasının Halep olması muhtemel, karşıdaki yeşil kubbeli mekana doğru ilerliyoruz. Sağ köşede tırmanışa geçen, kameraman cevat kelle misali bütün Suriyeyi camera kayıt nedeniyle ekrandan gören beyaz ceketli insan benim:)):)
Burasıda Şam, yine kalabalıklar içine karışan, sürü halinde dolaşmaya muhalif beyaz pembe karışımı kıyafetli, mekanın boy ortalamasını alt üst ederek ilerleyen, çekimden çekime koşan bir at diyesim geldi sözün gelişi:), pardon abide-i zerafet :))))
Akşam yemek yediğimiz yer Bab-el Dımeşk adında üstü açık ortası havuzlu restaurant. Oldukça büyük bir alana kurulmuş, yapay havuzlu, fıskiyeli, taş görünümlü dekorları olan huzur veren bir yer, Şam'ın meşhur bir dinlenme yeriymiş. Açıkçası gün boyu yerli halkın sosyal yaşantısına dair gördüklerimden sonra bu kadarını beklemiyordum. O kadar açtımki hiç birşey gözüme batmadı. Hava kararmıştı artık. Çekim yapacak gücüm olmadığından, resmi alıntı yaptım, bana ait değil ama mekan doğru mekan zannımca :) Kebaplar, Antep kebaplarını aratmayacak kadar lezzetli ve sıcacıktı. Çorbalar, ekmekler, kısacası menü çok güzeldi. Kendimi Şenay Düdek gibi hissettim şimdi valla :))) Onunda vardır ya, şu mekana gittim, şurda yattım, burda kalktım, levrek bi harikaydı, somonlu defne yapraklı bilmem ne şöyleydi böyleydi :)))) Şef bilmem kim ilgi gösterdi, garsonlarda çok nazikti, fiyat şuydu, mekanın yakışıklı patronu benim 100 yıllık dostum arkadaşım ve nazik eşi, şu mankende bilmem kimle löpür lüpür yemek yiyordu vs vs.. Bu maneviyatın içinde bu ayrıntılar için kusura bakmayın az gülelim istedim:)))
Fena bir iş değilmiş ama sadece parmaklarınız yoruluyor yazarken o kadar:))))
Kaldığım otelin adı, SAFİR. 5 yıldızlı bir otel ve Seyyide Zeynep Camine çok yakın bir mesafede. Bütün gün hem beden, hem beyin yorgunluğuyla otele ulaşacağım anı hasretle beklemiştim, açtım, yorgundum, uykusuzdum. Neredeyse 24 saattir uyumamıştım. İstanbul- Gaziantep- Halep- Hama- Humus- Şam şehirlerini benim gibi uykucu birinin hiç gözünü kırpmadan nasıl katetdiğini anlatmak çok zor:))) Resimde anlayacağımız ana tem'a, otelde ailemle yaptığım kahvaltı sonrası meyve yiyerek huzura ermeye çalışan ben.
- “Kediciklerin babası!” deyimiyle meşhur sahâbî, Hazret-i Peygamber (S.A.V) 'den en fazla hadis rivayet eden sahâbîler arasında bulunan Ebû Hüreyre. Hamidiye Çarşısı’nın gürültüsüne inat bir köşede uzanmış sessizce yatıyor kabrinde.
- Bilali Habeşi Türbesi.
- Hz. Yahya ve Zekeriya"nın, İbni Arabi"nin, Refia Sultan"ın Türbeleri.
- Şam'ı tepeden gören Kasyun dağı. Kabil’in Habil’i burada öldürdüğüne dair mitolojik bir rivayet var buraya dair.
- Süleymaniye Külliyesi; Mimar Sinan 1554 yılında Kanuni’nin emriyle yapmış.
Şam anlatmakla bitmiyor, ancak gidip görmek ve gezmek gerekiyor. Tabi tarihi bir kültür turu yapma niyetiniz var ise..
Beni şaşkına çeviren bir anıda;
Suriye sınır kapısında rastladığım İstanbul'dan bir iş arkadaşım:)
Farklı uçaklarda uçup, farklı otobüslerle tura katılıp, gecenin üçünde sınır kapısında pasaport sırasında tanıdık biriyle karşılaşmak ilginçti.
Anlat anlat bitmiyor yahu. Benden bu kadar, gerisi size kalmış.