29 Kasım 2007 Perşembe

YORUMSUZ

Blogcu arkadaşım çok önemli bir konuya değinmiş bende ona yönlenmek istiyorum.

28 Kasım 2007 Çarşamba

Şimdi AĞVA'da olmak vardı


Uzun bir aradan sonra sonunda pc me kavuştum. Yeni bir arıza ile karşılaşmam umarım. Havaların soğuması güneydoğuda bol ayazlı günlerin geldiğine iyi bir işarettir. Bu da sadece evden eve transit yolculuğun, park ve bahçelere ise uzaktan seyr ile yetinileceğini günlerin hoş sadalarla buyur edilmeksizin gelişinin habercisidir.
Oysa ki, yurdumun güzel ve nezih mekanlarından biri olan Ağva'da bir haftasonu geçirmek hiçte fena olmazdı bu mevsimde. Kışın bile apayrı bir keyif veren yeşile denize ve nehir manzarasına doyumun bir arada bulunduğu nefis bir dinlenme yeri Şile'nin şirin beldesi Ağva.
Açıkhavada nehir kıyısında soğuk oksijenli havayla ciğerleri şişire şişire taze balık yemek, sonrasında kanoyla nehirde gezinti yapıp ardından üşüyen elleri ahşap mistik bir otelin şöminesinin kırağında ısıtarak kahve yudumlamak ve daha fazlası...









14 Kasım 2007 Çarşamba

PC'DE VİRÜS, TIGER HASTA, BEN HASTA

Tiger anestezi etkisindeyken..

Bloga ara verirsem anlayınki pc yi pencereden atmışım. Program kalmadı yüklenen ama yine çözüm olmadı. Açılan pencerelerden yazmakta zorlanıyorum. Sabrım da zorlanıyor tabi bi yandan. Yine arızalar başladı bi uçtan. Tiger hala kendine gelemedi. Ben üç günden beri aşırı derece yemek yemekten midemi patlatacağım neredeyse. Nereden çıktı bu iştah açılması fazladan. Hayır olsun ama bir uçtan arıza yapmaya başladık yine. Ağız tadıyla blog yazısıda yazamıyorum resim eklemek hayal oldu.
Allah daha beterinden saklasın.


11 Kasım 2007 Pazar

URFA'DA BİR GÜN

Dün Urfa'ya bir seminer için günübirlik gittim döndüm. Bu ikinci gidişim Urfa'ya, yıllar önce gittiğimdenmidir nedir hafızamda çok fazla bişey yok . Gerçi bu defa da gezme fırsatı bulamadım. Gittiğim yer Urfa'nın en lüx semtiymiş. Şehir dışına kurulan bu yerleşim yeri gerçektende Urfa'nın merkezinden biraz farklı. Çok hoş ve kibar insanlara misafir oldum. Oldukça aktif ve güzel hanımların arasında kalıpta onlara imrenmemek içten bile değildi.
Urfa içinde seyahat ederken dikkatimi ilk çeken şey eflatun renkte örtü kullanan kadınlar ve erkeklerdi. Birbirleriyle ton farkı bile olmayan bu örtüleri hem kadınların hem erkeklerin yaygın biçimde kullanma amaçlarını merak ediyorum açıkcası.
Urfa'da bir Mona Lisa

Bulunduğum yerden bir adım güneye gidince bile herşey o kadar farklılaşıyorki yaşadığım yer için bir kaç rekat şükür namazı kılmak geliyor içimden neredeyse. İnsan simaları farklı, şive farklı, giyim farklı. Kültür tamamen farklı. Dümdüz bir coğrafyası var Urfa civarının, sarı toprak neredeyse mavi gökyüzüyle içiçe. Bi ara gökyüzünün yere burada daha yakın olduğunu düşündüm:)
Urfa da ne urfa kebabı yiyecek nede mor başörtü alacak kadar vakit bulamadan geri döndüm.
Bir defaki sefere inş...Urfa'nın rengarek çarşısı




8 Kasım 2007 Perşembe

TIGER HASTA ÇORBASI TASTA



Bugün öyle yorucu bi gündü ki bütün gün taş taşımış gibiyim adeta. Tiger'ın aşı vakti geldide geçiyordu bile o yüzden zor da olsa aşıya götürmem gerekiyordu. Oysa Tiger doktora gitmekten hiç hoşlanmaz, çantasına girmemek için mücadele eder en sevdiği insanı beni çizer ısırır canından bezdirir neticede çoğu zaman pes ettirir ve gitmekten vazgeçerim. Ama bugün mücadeleyi ben kazandım. Bir kez çantasından kaçtı evde fellik fellik koşturttu beni ama ikinci yakalayışımda zor bela çantasına girdirdim guruldaya guruldaya.
Doktora ulaştığımızda sinmiş görünüyordu. Ta ki onu çantasından çıkarana dek. Öyle bir tısladı öyle bir miyavladıki hem hekim hemde yardımcısı tırsıp bir adım geriye adım attılar. Omuzlarıma çıktı tırnaklarını geçirdi. İndirebilmek ne mümkün. O kadar çaresiz kaldımki uğraş didin inmiyo omuzlarımdan. Bir yandan canım acıyo bir yandan aşı yapılması gerekiyo bekliyorlar ağlamama ramak kalmışken zorla kopardım patilerini vücudumdan. Muayene masasına indi fakat el sürdürmüyor bir türlü. Anestezi vermek zorunda kaldılar. Hem ultrason bakıldı hem muayene hem aşı. İdrar yollarını üşütmüş Tiger. Bunun olacağını tahmin edip kaloriferlerin artık yanması gerektiğini ve Tiger'ın üşüdüğünü ve hasta olabileceğini yönetici Leyla ablayı arayıp söylediğimde kahkahalar atmıştı. Acımasız insanoğlu işte. Dünyada sadece kendi hayatlarının varlığını önemseyip diğer mahlukata bu denli ilgisiz insanları anlayamıyorum.
Tiger'ı baygın bir şekilde eve getirdim. Annem gördüğünde ağladı. Ayıcıklı minderini ve yastığını hemen altına koyup üzerini örttük. Tiger'a hiç yakışmıyordu bu duruş çok hüzünlüydü anlatamam. Telefonum çalınca odama konuşmak için geldiğimde akşama kadar baygın kalacak denilen Tiger sürünerek bana ulaşmaya çalışıyormuş hemen müdahele ettik tabi. Meğer kucağımda uyumak istemiş ayağa kakınca anında yere düşüyordu bacakları tutmadığından. Kucağımda uyudu uzun bir süre. Bugün yönetici kedinin kaloriferin yandığından hoşnut olup olmadığını sordu. Kalorifer yanmasına yandı ama olanda oldu. Şimdide sıcak kaloriferin üzerindeki minderde hala uyuyo sabah kendine gelir inşallah.
Bir diğer tuhaf nokta ise ödediğimiz tutardı. Hekim bize tedavi için bir kaç ilaç verdi, 2 aşı yaptı, muayene yaptı, ultrason çekti. Sonuçta ise çok fahiş bir fiyat aldı.Tiger'a feda olsun ama, benim kızdığım şey insan muayene ve ilacının özelde dahi bu kadar tutmayacağı. İstanbul'da veteriner hekimin arkadaşım olmasından mı kaynaklanan avantajım vardı acaba. Yoksa fırsatçılıkmı yapıldı. Üstelik bu hekim hanımın hayvanları sevdiğine dair en ufacık bir gösterge bile yoktu davranışlarında. Belkide yanılıyorumdur. Bu memketetin veteriner hekimlerinin karekterisitik özelliğidir kimbilir.
Tiger, umarım bir an önce iyileşir ve yine evde deliler gibi koşturup sonrada koltukları tırtıklarsın söz kızmayacağım sana bir süre :(

7 Kasım 2007 Çarşamba

YENİ BİR İŞ

Sevgili arkadaşım Mine ninde artık son ver bu işsizliğe feryadıyla biraz kıpırtılar oluştu içimde. Bir kişi daha omuzlarımdan tutup sarsarsa bir iyice, işte o zaman taşlar biraz daha yerine oturacak. En azından ucundan kıyısından kariyer net e ve yenibir iş.com a bakmaya başladım.
Aksi halde ev ziyaretlerine katılmaktan neredeyse boncuklu işlemeli kıyafetlere bürünmeme ramak kaldı ben dahi korkar oldum kendimden. Vitrinlerde daha ışıltılı kıyafetlere takılır oldu gözlerim. Bunun ötesi ev gezmelerine yanımda çizme de götürürsem artık kimse beni yolumdan döndüremez Allah korusun :) Şu son bir yılda yediğim pasta börek çörek mamüllerini hayatımın son on yılında toplasam yememişimdir abartısız. Ne yapmaya vakit, nede yemeye vakit bulamazken yan gelip yatmaya bile bol bol vakit buluyorum artık. Tabi bunların bir sorumlusu da şöförlüğünü yaptığım ve otobüslerde ziyan olmasını istemediğim annem :) Yine de eyvallahı yoktur sağolsun. Ortamı koklar ve bana; ben şurdan biner giderim der.
İyi blöf ama sökmez bana.


Herne ise tenbellikten bahsederken okuduğum kitaptan bir bölüm iyi denk geldi ve bana ithaf ediliyordu sanki şöyleki;
" insanoğlu çok ilginç ve şaşırtıcı özelliklere sahiptir. Dünya üzerindeki canlılar içinde, her ne kadar zorluklarla ve tehlikelerle dolu olursa olsun yaşadığı ortama en kısa zamanda ve kolayca uyum sağlama özelliğine sahiptir. Coğrafya farklılığı, iklim farklılığı, bölge farklılığı gibi daha sıralanabilecek pek çok farklığa rağmen, yeryüzünün hemen her yerinde insan unsuru yaşayabilmektedir. Bu özelilik insanın dışındaki hiçbir canlı için geçerli değildir.
Örneğin çok çalışmaya, koşuşturmaya ve zorluklarla mücadele etmeye alışkın birisi, rahat ve kolay şartlara kolayca alışabilir, kendini kaptırabilir.
Tembellik ve tenperverlik, yani rahata düşkünlük, hayatımızın her ne bölümünde olursa olsun, mayınlı bir tarlayı andırır. Başınıza gelecek tehlikenin boyutunu bilemezsiniz. Tedbirli ve temkinli olunmadığı takdirde en dehşetli gailelerden birisi her an kapınızı çalabilir."

Anladığım kadarıyla tehlike çanları çoktan çalmaya başladı tepemde :)

Bugün tel görüşmesi yaptığım şehir dışından bir arkadaşımla sohbet ederken iş konusundaki projelerimizin aynı olduğunu öğrendik. Şehir konusunda mutabık kalamasakta mutabakatı yeniden düşünmek kaydıyla bir başka zamana attık. Ortaklık yapacak kişinin sağlam olması esastır arkadaşımda bir o kadar sağlamdır. Gönül isterdi fakat zaman neyi gösterir bilinmez. Hayırlısı kelimeside olmasa sonuç nasıl telaffuz edilirdi, boşluklar ne ile doldurulurdu bilmiyorum. Hayırlısı Allah tan :)
Bide şu var "vermezse Halık neyselesin mahluk" böylemiydi...?.!!!!

6 Kasım 2007 Salı

(TATİL-I-) SWEET NOVEMBER-SWEET ERDEK


Bu filmi seyredenler bilirler kasımda herşey farklıdır:)
Ekim de geldi Kasım da :) geldide geçiyo bile. Evimizin karşısındaki ormanvari manzaranın farklılaşması, yaprakların ağır ağır dökülmesi insana arabeskimsi duygular aşılıyor. Kapıdan dışarıya adım attığımda gördüğüm sonbahar manzarası içimi hüzünle kaplıyor. Ömür de böyle geçiyor yapraklarını döke döke sararta sararta.Kasım daha bitmedi neler yükler getirir vagonunda bizlere bilinmez ama ben Hazirandan bahsedeceğim.Haziran ayı geldiğinde tatile duyulan özlem barizleşir. Hafta sonu planları yapılmaya başlanır. Yakın yerler gözden geçirilir. Gezi ekibi ile istişare yapılır. Bütçe ayarlanır ve yola çıkılır. Bu defa ki tercihimiz Balıkesir in şirin beldesi harika bir kıyı şeridine sahip Erdek. Gezi ekibi Mine, Esriş, Sabriş ve ben.
Gitmeye son anda ikna olduğum için iş çıkışı eve uğrayıp sırt çantama otuz saniyede tıkıştırdığım eşyalarımla Çapa'dan Vatan caddesine kadar 1000m rekoru kırarak koşan ben Yenikapıya ulaştığımızda bile hala nefesimi toparlayamadığımı hatırlıyorum.
Yenikapıda insanların hücüm ederek yerleştiği hızlı feribota bizde ayağımız yerden kesilerek yerimize ulaşmayı başardık. Bandırma ve sonrasında Erdek'e ulaşmak kolayda olmadı sayılır.
Sezon henüz yeni başladığından çok sakin ve huzur vericiydi Erdek. 2 günlük tatil bir haftaya bedel gibiydi neredeyse.
Deniz çarşaf gibi, sahil bomboş, havuz bomboş, sahildeki şezlonglar!(jozlonglar kiralıktır:) bile boş,
şarkılar sandalyelere söyleniyordu neredeyse mekanlarda.

Netice-i kelam sakin sessiz bir haftasonu tatili geçirmek isteyenler için Erdek ideal yerlerden biri tavsiye ederim.

5 Kasım 2007 Pazartesi

ZAYIF KALMAK


Bekar olmanın ya da sakız çiğnemenin, kilo almayı engellemeye yardımcı olabileceği ortaya çıktı.

Bekar olmanın ya da sakız çiğnemenin, kilo almayı engellemeye yardımcı olabileceği ortaya çıktı. ABD'nin New Orleans kentinde 1800 araştırmacı, doktor ve diyetisyeni bir araya getiren, aşırı kiloyla mücadele etme yöntemlerinin araştırıldığı konferansta sunulan bir araştırma, evlilerin kilo alma riskinin bekarlara göre daha fazla olduğunu gösterdi. Chapel Hill Üniversitesinde yapılan, 5 yıl boyunca yaklaşık 8 bin genç Amerikalının incelendiği araştırma, yaş ilerledikçe herkesin kilo aldığını, ancak evlenince kilo almanın arttığını ortaya koydu. Bekarken genellikle kadınların 7, erkeklerin 11 kilo aldığının belirtildiği araştırmada, evlenince erkeklerin 13,5, kadınlarınsa 11 kilo aldığını ortaya koydu. Kilo almanın nedeninin "aşk ilişkisi mi, aynı evi veya ortamı paylaşmak mı" olduğu sorusuna cevap arayan araştırmacılardan Nathalie The, "Bunun birçok nedeni var... Çocuklar da olunca fiziksel aktivite için zaman azalıyor" dedi. New England Journal of Medicine dergisinde bu yaz yayımlanan araştırmalar, obezitenin "sosyal olarak bulaşıcı" olduğunu, aşırı şişman arkadaşlarla beraber olmanın normal kilodaki bir kişinin de aşırı şişman olmasına yol açabileceğini, bu kişinin obez olma riskinin yüzde 57 daha fazla olduğunu ortaya koymuştu. Çiftlerden birinin şeker hastası olduğu ve yoğun sağlıklı yaşam programı izlediği 357 çiftin katıldığı araştırma tedavi görmeyen eşin de kilo kaybettiğini göstererek önceki araştırmaları doğruladı.

SAKIZ ÇİĞNEMEK AÇLIĞI BASTIRIR MI

Glasgow Caledonian Üniversitesinden İskoç bilim adamı Marion Hetherington ise sakız çiğneminin açlığı bastırıp bastırmadığı sorusuna yanıt aradı. Hetherington'ın yaptığı araştırmada, yemek hazırlarken ya da yemekten sonra sakız çiğneyen 60 kişinin açlık hissi ve yeme isteğinin sakız çiğnemeyenlere göre azaldığı görüldü.

MEYVE YEMEK KİLO ALMAYI ENGELLER Mİ

Park Üniversitesinden Julie Flood ve Barbara Rolls da meyve yemenin kilo alımı ya da kaybına etkilerini araştırdı. Araştırmaya katılan 60 kadar kişiye aynı kaloriyi içeren (152 kalori), farklı şekillerde (dilimlenmiş, komposto ya da meyva suyu halinde) elma verdikten sonra yemek yemelerini isteyen bilim adamları, daha önce dilimlenmiş elma yiyenlerin yemeklerini bitirmediğini gördü.

(Zaten erkeklerin evlenmemek için onyüzbirmilyonsekizyüzyirmiiki bahanesi vardı 1 tane daha eklendi ve bu sayı hızla artıyor.Ama merak etmeyin evlilğin faydaları diye bir haber bulursam hemen ekleyeceğim)

4 Kasım 2007 Pazar

MERCİMEKLİ KÖFTE (MALHITALI)


Bloglarda yemek tariflerini gördükçe
benim başım kel mi?
bende tarif vereceğim dedim veeee
hemen resim arşivimden bir yemek resmi buldum.
nadiren yemek yaptığım için
yaptıklarımı da resmetmişim bereket:)
Bu yiyip yiyeceğiniz, duyup duyacağınız ve görüp göreceğiniz
en güzel mercimekli köfte tarifi olduğunu iddia ediyorum.
Nedeni; Antep kural ve kaidelerine uygun olarak yapılmıştır.
Eee bi zamanlar halktan gelen özel istekle
öğlen yemeğinde yiyelim diye
sabah kalkıp erkenden mercimekli köfte yapıp
apartmana sabah sabah kavrulmuş soğan kokusu dinlettiren ben
nasıl gaza gelmeliyimki yapmış olmalıyım.
Her ne iseee
işte resim, işte tarif
ister yapar ister yapmazsınız
benden söylemesi

Malzemeler;
1 su bardağı mercimek
1,5 su bardağı ince bulgur
4-5 diş sarımsak
2 orta boy soğan
maydonoz
karabiber
tuz
bir dolu kaşık karışık salça
(biber ve domates)
bir su bardağı ayçiçek yağı
Yapılışı;
mercimek iyice pişirilecek (su miktarı bulguru da ıslatacak kadar)
içine bulgur konularak ağzı kapatılıp şişmesi sağlanacak
doğranan soğanlar tavada pembeleşinceye kadar kavrulacak
içine salça eklenerek bir iki dakika pişirilecek
yağ salça ve soğan karışımı
beklemekte olan bulgur ve mercimeğin içine konulacak
ince doğranan sarımsaklar
(sarımsakları soğanada ekleyebilirsiniz),
karabiber, tuz, maydonoz
eklenerek elle karışımı sağlanacak
ve son olarak resimde görülen şekil verilecek:)

yaptığımızdan ne farkı var diyecek olursanız
fark malzemenin miktarında
ve en büyük fark ise salçada:)
Afiyet olsun!










2 Kasım 2007 Cuma

BUDA GEÇER YAHU..

Son zamanlarda bütün teknolojik cihazlarım bana cephe aldı, teker teklemeye başladılar. Son bir yıldır hayatım tepetaklak olduğu gibi sanki bunlarda sıraya girmiş işleri zorlaştırmaya. Cep telefonumdan başlamak üzere, Tv'm Pc'm, Dijital kameram, arabam defaten, sırayla arızalandılar. Kart şifrelerimi bile bloke ettim yanlışlıkla, kredi kartlarım hakeza.. Ya birisi fena halde lanetledi beni yada imtihan edilme sıram teknolojiye geldi.
Her kışın bir baharı, her gecenin sabahı olduğu gibi, aydınlığa en yakın an karanlığın en koyu olduğu zamandır hikmetiyle, zahmette rahmet, rahmette zahmet var deyip buda geçer yahu diyorum ve demeliyim. O bana kulum desin yeter, kul olmayı bilsem oda yeter. Veyahut şükür nimeti ziyadeleştirir sırrıylada şükre devam vesselam...